Cumartesi, Kasım 13, 2010

4. BOYUT (üçün biri)


4. Boyut’a nasıl geçilir, nedir bu 4. Boyut denen meret, filan gibi sorularla karşılaşırsanız hemen beni bulun, anlatıvereyim size.
.
Efendim, şimdi bu boyutları anlıyabilmek için ilkin biraz eğitim gerek. Beni biraz tanıyanlar, ya da yazılarımı filan okumuş olanlar, biraz ön-eğitimden geçmiş oldukları için konuyu şıp diye anlayacaklardır. Örnek bir yazı için, 10-15 yıl önce yaptığım bir site, hala duruyorsa yeterli bir kaynaktır, bir bakayım, heh, duruyor bir kopyası:
http://alienonline.bravehost.com/okuma.html veya
http://alienonline.bravehost.com/okuma02.html yazıları iyi bir başlangıç sayılabilir.
.
Efendim, bu boyut işini anlatabilmek için psikoloji, sosyoloji, ya da astroloji dallarından nobel almış olmak yetmez, bir de tipoloji dalında nobel sahibi olmanız gerekir. Yani, iyi bir tipseniz hem anlar hem anlatırsınız, ama iyi bir tip değilseniz hem ağlar hem de gidersiniz...
.
Boyutlar çeşit çeşit olup, çoğu günlük hayatımızda bulunur. Bir boyutlu nesnelerin sadece boyu olur, eni filan olmaz, mesela, basketçiler buna örnektir, çık çık bitmez bi yaratık görürseniz, belgesel filan seyretmiyorsanız, bu gördüğünüz şey bir boyutludur, bir boyuttan gelme boyu olan bir nesnedir. Kayı Boyu’ndan gelenler, ya da boylu boyunca uzananlar farklıdır, onlara başka şey denir.
.
Tabii, bu boyutun ille de boy olması gerekmez, en de olabilir, böylece boyu olmayıp sadece eni olanlara da “enlem,” denir, frak giymiş bir Turgut Özal da bu konuya iyi bir örnektir.
.
İki boyutlu olmak için hem en, hem de boy gerekir, bunlar sokağa çıkınca hemen her köşede bulunur, ülkemizde olanlara “yarma,” denilir. Ancak bunu yarma şeftaliyle karıştırmamalıdır, onlarda boyut dönüp dolaşıp kendi içine bükülmüştür, bunlara uzay biliminde solucan delikleri denir ve daha çok boyutlu uzaylarda seyehat için kullanılır. Zaten Yarma Şeftali’yi yarıp içine bakınca solucan deliklerini, hatta solucanları bile görebilirsiniz. Ama, yemeyiniz, ekşi oluyorlar.
.
Üçüncü sırada üçüncü boyutumuz var; “derinlik.”
.
Adından da anlaşıldığı gibi çok derin bir konudur, derinleştikçe de bitmez; iş dünyasında, ya da kızlara hava atmak için filan sık sık kullanılır, genel olarak, “bunlar derin konular, sen anlamazsın,” şeklinde ifade edilir.
.
Bu boyut, ayrıca biraz da çetrefillidir. Herşey, her yöne doğru derinleşebilir. Oceonagraflar aşağıya doğru artanları, Astronomlar görünmeyen sınırlara doğru olanları, Teologlar yukarılara doğru bilinmez yolculukları, Aşıklar da sevgilinin gözünün içinde görünecek şey kalmayıncaya kadar uzayıp giden dalgın bakışları tanımlarken bu derinlik saçmalığını kullanırlar.
.
Boyutları Kartezyen düzende düşünürsek, iyi ederiz. Kartezyen, bu konulara biraz Fransız olan Des-Kart-es’ten gelir, okunuşu; “De-kart,” şeklindedir. Sonundaki es, es geçildiği için okunmaz, De Kart deyince hemen akla Kartezyen Felsefe, Kartezyen Koordinat, filan gelir, bunlar hep DeKart’ın fal bakarken açtığı kartlardır.
.
“Düşünüyorum, o halde varım,” diyen Dekart, “varsın, ama bakalım nasıl varsın, hangi boyutta ne kadar varsın, açıl da boyunu görelim,” gibi deriniği olan sorular sorarak herşeyi sayılara ve denklemlere bağlamış; Tales, Aristo, Öklid gibi amcaların ilkokuldan beri çocuklarımızın karnelerini duman eden “beşgenin içinde dörtgen, seni sevsin yengen,” gibi tuhaf sözlerini içeren fen derslerinin kaldırılmasını, böylelikle karne notların düzelmesini, çocuklarımızın matematik yerine omomatik gibi daha faideli bilgilerle donanmasını sağlamıştır. Kendilerine huzurlarınızda teşekkür ederiz.
.
Neyse, Öklid amcayla başlayan boyutlar; DeKartın Kart’larına göre Boy, En ve Derinlik olarak sıraya dizilirler. Zaten, anatomik incelemelerimizden de bu sonuca varmış ve tam bu noktada da derinliğin her yöne olabileceğini de görmüştük. Yani Üç Boyut’u artık anlamış bulunuyoruz.
.
Bu konunun en güzel örneği de Zeki Müren’dir: Önce Boy’una gelişmesini tamamlamış, elinde bir gül ile plak kapaklarında belirmiştir. Ardından, sıra En’ine gelişmeye geldiğinde bunu da başarıyla tamamlayıp kabartma saçlarıyla ve yüzlerce yüzüğüyle (enine genişlemesini hafifçe gizleyerek) gazino afişlerinde görünmüştür. En sonunda da Ön'e ve Arka'ya had safhada gelişerek, önce Bodrum konserlerinde dumandan boğulma tehlikesi geçirmiş, ardından da Paşa’lara esef ettiği için öbür tarafa göçmüştür. Biraz daha sahnede kalaydı belki 4. Boyut’u da onda görebilecektik.

Hiç yorum yok: