Pazar, Ekim 31, 2010

Çiğ olmak...

Bazı etleri pişiremezsiniz...
Ne kadar soslasan, ne kadar marine etsen, ne kadar bekletsen yumuşamaz...
Soğan suyuna da yatırsan, yoğurtta bekletsen, deepfreezede 20 gün tutsan nâfile...

O etin tabiatında vardır çiğ olmak...
Bonfiledir hâlbuki. Kıymetli bir parçasıdır hayvanın. Siz de o ete bir değer vermişsinizdir. Ama ağzınızda döndürürken çiğneyemedikçe, sizi yordukça, verdiğiniz değer ve ödediğiniz bedel için üzülürsünüz...

İşin en kötü tarafı da bonfilenin, bonfile olduğunun farkında olması ama çiğ kaldığını fark edemeyişidir.

Perşembe, Ekim 28, 2010

Ali'nin zorunlu emekliliği...

Aşağı kat komşumuzun genç oğlunun adı Talat...
Az önce asansörde rastlayınca, aramızda da Lina ile ilgili bir muhabbet gelişince aklıma geldi konuyu bloğa taşımak...
Sordu Talat; "Abi, nası, Lina alıştı mı okula?"
"Alıştı, alıştı.. E, ele, elle derken bayağı bi cümle yazıp okumaya başladı... Hatta tesadüf, yazdığı isimler arasında seninkisi de var."
"Nası yani?"
"Ya işte, at, ta, let, lat gibi heceleri öğretiyor ilk önce... Sonra da bunlardan türeyen kelime ve isimler ile yazı yazıp, okumaya başlıyorlar..."
"Ana, eskiden Ali ile Ayşe vardı. Şimdi benim adım mı var ilkokul kitaplarında? Ali'ye n'oldu?"
"Onları emekli ettiler. Şimdilerde Eda, Ela, Nil, Nalan, İnan, Talat popüler."
"Vay bee."



Ela, etine elli nane at... :))))))))))))))

Salı, Ekim 26, 2010

Moonfleet & The Other Stories 2010 Chris de Burgh

Chris de Burgh 2010 Moonfleet & The Other Stories albümü için buraya tıklayınız...

Rut değişikliği...

Geçenlerde kapı çaldı. ( Çok salak bir cümle bu... Sanki kapı 20-25 günde bir çalıyor.)
Neyse, diyafondan "Postaaa." sesi gelince açtım. Asansörden çıkan postacının elinde resmî zarfı ve adamın imzalamam için uzattığı taahhütlü mektup alındısını görünce "Hayırlısı." bakalım diyerek zarfı aldım.
Kapıyı kapatırken zarfın üzerine şöyle bir göz attığımda, hem firmamın adını hem de "bilmem kaçıncı icra mahkemesi - haciz karar tebliği" yazısını gördüm ve ateş bastı...
Kardeşim, hayatımda böyle bir şey yaşamadım ben...
"Lan nedir bu, ne hacizi, ne icrası, ne mahkemesi...?"
Titreyen ellerimle açtım zarfı...
Gözüm istemsiz olarak ilk önce parayı gördü; 53.000 Lira... Ohaaa... Nası'yâni?
Kime takmış olabilirim? Ya da kim bana takmış? Öyle kefilliğim vs'de yok...
Du'bakali...
Sakinleştim önce... Gittim bir koltuğa oturdum ve yazıyı dikkatli bir şekilde okudum...
Meğerse...
Meğer...
Meğğğ..
Eğğğ, şimdi olay şöyle gelişmiş...
Uzun yıllardır mal aldığım Aydın'lı bir firma, Karadeniz bölgesindeki bir başka firmaya olan borcunu ödememiş. Bunun üzerine Karadeniz'li firmanın avukatları Aydın'a hacize gitmişler. Hacizi gerçekleştirirken, masaların üzerinde bulunan bayram, yılbaşı tebrikleri için tutulan adres defterini de almışlar...
Sonra efenim demişler ki;
"Bu adamların muhtemel bu adreslerdeki firmalardan alacakları da olabilir. Hepsine yazı yazalım. Eğer bu insanların ya da firmaların Aydın'lı bu firmaya borçları varsa bu paraları haciz gelen firmaya değil, icra dairesine ödesinler ki biz de alacağımızı tahsil edelim..."
Bunun da hukukta bi ismi varmış ama unuttum şimdi. Herneyse...
Tabi rahatladım ben ilk anda...
Sonra baktım kağıdın altına, üstüne... Avukatlık bürosunun ismi var ama telefonu yok. Gugıl'a sordum. Cevap geldi. Aradım. Bir kız çıktı, anlattım derdimi... "Bi dakka, ben sizi falanca beye bağlayayım..." dedi, tam beklediğim gibi.
Ona da anlattım, o da "bi dakka bu işe filânca bey bakıyor, sizi ona yönlendiriyorum." dedi, tam beklediğim gibi.
Filânca bey, beni dinledikten sonra konuşmaya başladı.
"Bunları yapmak zorundalarmış. Alacak tahsili için her türlü yolu deniyorlarmış, ya benim Aydın'a borcum olsaymış, işte o parayı ben Aydın'a değil, icra müdürlüğüne ödeyecekmişim filan, fülün..."
"Avukat abi, şimdi ben ne yapçam peki?"
"Çok basit beyefendi, ben size Aydın firması ile aranızda şu anda bir alacak verecek olmadığını anlatan bir dilekçe örneği yazdırıcam. Bunu iki nüsha olarak yapın. Adliyeye gidin, ilgili icra mahkemesini bulun, dosyanızın içine koydurun."
"Sayın avukat Abi, ben bunu ne zaman yapçam peki?"
"Yedi iş günü içinde yapmazsanız, sorumlu duruma düşersiniz."
"Sayın Avukat abi... İnsanların işi gücü var, Hava da manyak sıcak... Şimdi ben iş güç bi kenara, bunlarla uğraşmak durumunda mıyım?"
"Ne yazık ki evet, beyefendi..."
"Vay a.q., sayın avukat abi... Şimdi ben, hiç bir suçum ve borcum olmadığı halde, sadece hacize gidilen firmanın adres defterinde adım var diye, işi gücü bırakıp hayatımda girmediğim Bayraklı adliyesinde icra müdürlüklerinde dosyalar arattırıp, kendimi temize çıkartmak için uğraşıcam, öyle mi?
"Hımmm, evet..."
-----------------------------------------
Aynı gün yazı hazırlanır.
İşe başlamadan önceki rutuma Bayraklı adliyesi de alınır.
Büyük arabayla gittiğim için araç garaja giremediğinden kapının önündeki polisten bekleme için tartışmalı bir izin koparılır...
Koca adliyenin labirent koridorlarında bilmem kaçıncı icra müdürlüğü aranır.
Tam o sırada çok sevdiğim ve eski bir akrabam olan avukat görülür.
"Anaaa.. sen benden habersiz buralara geliyosun haaa? Ver bakiim, neymiş derdin?" diye fırça yenilir.
"Bu evrak 3 nüsha olmalıydı, sen şuradan bi fotokopi daha çek gel, ben o sırada şuradaki odadan dosyanı çıkartayım." cümlesi duyulunca rahatlanılır.
İcra kalemine girdiğimde, o kalabalığın içinde, Avukatımın :))) , dosyayı çoktan bulduğu ve işlemi neredeyse bitirdiği görülür...
Öpüşülür, ayrılınır...
Bu olay da benim kanunlara saygılı, hürmetkâr bir T.C. vatandaşı olarak, "Ben z.çtım, sen temizle" başlıklı anılarımın içindeki yerini alır.

Pazartesi, Ekim 18, 2010

Cumartesi, Ekim 16, 2010

Soru... Merak...

Bir kaç zamandır windows7, internet explorer 9 ve widescreen ( geniş ekran ) kullandığımdan bloğun teması, nedendir bilmiyorum, bana eskiye göre farklı görünüyor. Örneğin yukarıdaki martı resmi ( Banner ) sayfayı açtığımda kısa görünüyor.



Sağ kolondaki müzik şeysi ve altındaki diğer şeyler, martı resminin altında sağ kenara doğru daha kaymış görünüyor.

Mozilla ya da diğer browserları kullanan arkadaşlardan görüntünün nasıl olduğunu yazmalarını istersem çok şey istemiş olur muyum ki?

İşi kolaylaştırayım. Bâri bi harf seçin...

a- Bende herşey eskisi gibi, yerli yerinde.
b- Sendeki gibi... Sağ kolon sağa kaymış.
c- Ben de zaten senin blog hep kayıktı...
d- Senin işin gücün yok mu?
e- Referandumda evet dedin diye olmuştur.
f- Referandumda hayır dedin diye olmamıştır.
g- N'aber?

Çarşamba, Ekim 13, 2010

Rapidshare Film Bilgisi...

Burayı tıkladığınızda göreceğiniz üzere, aradıkları filmlerin rapidshare linklerini bulamayanlar için bir blog açtım...
Hergün ortalama birbuçuk film seyredip, iki-üç film indiren ve bu hesaba göre indirdiği filmlerin tamamını hiçbir zaman seyredemeyecek olan ben, bu filmler arasında kayda değer bulduklarımı ve ayrıca IMDB notunun en az 6'nın üzerinde olmasını da gözönünde tutarak, siz değerli hemşehrilerim ile paylaşmaya karar vermiş bulunuyorum. (Yeşşşeee)

Sitedeki tüm film linkleri çeşitli yerli-yabancı sitelerden alıntı olup, tarafımdan indirilip kontrol edilen rapidshare linkleridir. Düzgün altyazı bulduğumda, uyum sorununu kontrol edip, varsa düzelterek, rapid'e yükleyip linkini paylaşıyorum.

Hergün yeni bir film olmuyor hâliyle... Her izlediğimin linkini de vermiyorum. Dediğim gibi... Kayda değer ise...

Bilginize...

Salı, Ekim 12, 2010

Konu C. ise tabisiki...

İlk belirlemelere göre can ve mal kaybı olmadığından kaldığımız yerden devam ediyoruz. En azından devam etmeye çalışıyoruz.

Daha önce size çok kısa olarak Arkadaşım C. başlığı altında birisinden bahsetmiştim.

Bugün kendisinin uğuru(!) ile ilgili bir kaç bilgiyi paylaşmak istiyorum. İnanacak mısınız bilmem ama anlattıklarımda en ufak bir abartma yoktur.
Ancak bunları anlatırken kuruluş adları, şirket isimleri gibi detayları elbette kapalı olarak yazacağım.

Arkadaşım C., 2003 yılında çok başarılı olduğu bilinen kişilerle birlikte, köklü bir kuruluşta yeni bir departmanın kuruluşuna katıldı. Departman bir yıl sonra kuruluşun hiç görmediği olaylar ve terslikler yaşadı. Bugün hâlen kendisini toplayabilmiş değil.

Arkadaşım C, o sıralarda kendisine ait ve uzun yıllardır işlettiği mekânı işlerin kötüye gitmesi üzerine devretti.

Arkadaşım C, bir müddet sonra, yine uzun yıllardır demir-saç levha işi yapan iki ortaklı bir firmaya müdür olarak girdi. Bir kaç ay geçtiğinde o güne kadar hiç bir geçimsizliği olmayan ortaklardan birinin diğerini ayağından vurduğu, birisinin hastaneye diğerinin hapishaneye gönderildiği duyuldu.

Bir müddet sonra arkadaşım C, şehrin ilk on benzinliği arasında sayılan bir benzin istasyonuna müdür olarak girmeye hazırlandığı sırada, istasyonun sahibi olan iki kardeşten büyük olanı kalp krizi geçirerek öldü. Buna rağmen küçük kardeş durumu aymadığı için C.'i müdür olarak aldı ve istasyon ( tabisiki ) battı.

Bu sıralarda bir başka ortak arkadaşımız Y., C. ile ortak bir iş yapmaya karar verdi. Kereste ve bazı inşaat malzemelerini şehrin en büyük inşaat firmalarından birine satmaya başladılar.

Sonuç; Y. şimdi, eşinden boşanmış olarak yurtdışında yaşıyor, çocuklarını uzunca bir zamandır görmüyor. İnşaat firması ise ( tabisiki ) tahmin edeceğiniz gibi battı.

Arkadaşım C., bir müddet sonra yine bir arkadaşının yanında işe başladı. Bir kaç ay sonra duyduğumuz, bu arkadaşın İspanya'daki uçak kazasında ölen tek Türk yolcu olduğuydu.

Hemen hemen aynı yörede, bir başka büyük kuruluşta genel sekreter ünvanı ile işe girmesinden bir kaç ay sonra ise, o kuruluş tarihinin en büyük yangınını yaşadı.

Şimdi...

...Arkadaşım C., bana arasıra "Lan gel senle şööle güzel bi yer açalım." deyip duru...

Tabisik...??? Amaaan, tabisiki...

Çarşamba, Ekim 06, 2010

DAŞ YOH MU LA DAŞ?


-Ula Duralı, sen aha bu il genel meclisine seçildin ya, heç ganunların bize verdiği görevinen sorumlulukları biliyon mu? Bak şimdiii, birinci maddede ne diyo, Stratejik plân ile yatırım ve çalışma programlarını görüşmek ve karara bağlamak , il genel meçlisinin görevidir diyo. Aha oku bak burayı, diyo mu demiyo mu?
-Diyo demeye, n'olcak ki?
-Heh, sen bi dur dinle bak Duralı. Şimdiii, hanı geçende müşteşar yardımcısıynan, tanıtma genel müdürü açılışa geldiydi, şu Andrüv müdür nedir, avustralyalı gavırın bizim koylüleri hamal gibi gullanıp daş daşıtarak yapdırdığı uzaydan bile görünen heykel parkı hatırlıyon mu?
-Yok unutmuşsum, hiç hatırlamıyom.! Niye hatırlamıycam? Elbet hatırlıyom. Turizlerin ziyaret güzergahlarına o parkı da eklemişler rehberler, bilmem mi?
-Dur dur dur! Bi dur dinle hele bak ne diyecem bitmedi lafım daha. Geçende benim picinin masa üstü temasını değiştireyim dedim de, vindovzun masaüstü temaları arasında Stonehenge diye bi görsele rastgeldim, Amanın ne görem, görseldeki daşlar aha bu andrüvün bizim koylulere dizdirdiği daşların aynı deel mi?
-?...?
-Hee Yaaaa! Googılda araştırdım, buldum. Meğersem bu bizim daşların aynından İngilterenin Salizburi düzlüğünde de yok muymuş?
Meğersem vaktıynan ufolara iniş yeri olsun diye yapılmamış mıymış bu şekiller?
-Ooooooohhhhh! Aaaaaa!
-Yaaaa! Elin gavırı niye gelip de bizim memlekette yapsın bu heykel parkı, hiç düşünmedik görüyo musun? Üç yıl uyuduk hep beraber. Amma teknolojinin gözünü seviim bak sonunda dank ettirdi gafama. Ne bu daşların bizim memlekete dikilişinin amacı heç düşündük mü vaktıynan biz he, soruyom sana Duralı?
-Yok düşünmedik hakkın var Memet Abey.
-Bence geç galmış sayılmayız. Ben diyom ki meclise bi önerge verek, bu daşların yapılış amacı ne imiş bi araşdırılsın. Öyle ya, uzaydan görülebiliyosa, ufolar direk bizim depemize inecek dimektir. Buna engel olmak lazım. Zaten bu biraz da kanunun bize tanıdığı stratejik görevlerden biri öyle deeel mi a Duralım?
-Ben de godum gitti imzamı önergeye Memet Abi. Öyle ya Ankara' ya göre hava hoş, onlar müşteşar yardımcısını heykelpark açılışına da, ufoların iniş yaptığı afet bölgesine de gönderir. Biz tedbirimizi baştan alalım da neme lazım.
-Yaaaa Duralım, heç sormadık kendimize bu adam kendine niye “ Kainata Daşlarla Fısıldayan adam” diyo diye deel mi? Bah bana sorarsan bu adamın uzaylılarnan da bi ilgisi var bah demedi deme. Uzaylılara ne fısıldadı acaba bu daşlarnan. Googıldaki görsellerde bu Andrüvün bi heykelini daha gördüm, aynen işaret parmaknan orta parmağın arasından başparmağın çıkarıldığı o ayıp işaret gibiydi. Dünyalılarnan alay eder gibi, uzaylılara bi mesaj verir gibi bi heykel yapmış başka bi ülke de. Bana sorarsan Andrüv uzaylı mı diye de bi önerge vermek lazım emme, şimdi onu vereceğimiz önergeye garıştırmayalım, ne me lazım öteki partinin adamlarının ufku o kadar da geniş olmayabilir, önerge red çıkabilir di mi Duralım. O konuyu bi dahaki önergeyle sunarız meclise. Şunun araştırmaları hele bi bitsin, stratejik önemi olan bi konu bu. Dur bakalım sen bi, hele dur bi...