Pazar, Nisan 23, 2017

Başımdan geçenleri uzun uzun yazmışlığım vardır Feliks...
Parça, parça...
Hani, "yazsam roman olur." durumunu "yazdım, roman oldu." durumuna dönüştürmek bu biraz...

Bu parçaları okuyanlar genellikle üçe ayrılır.
1- Okuyup unutanlar.
2- Okuyup etkilenen ve ders çıkaranlar, kimi yerlerinde "vay be!" diyerek tepkilerini paylaşanlar...
3- Okuduktan sonra fikrini söylerken, kalemimin kuvvetinden ya da hafızamdan ürktüklerini ifade edenler...
sonra...
seneler geçer...
İkinci kategoridekiler de birinci gruba döner. Unuturlar...
Ama üçüncü gruptaki özgüvensiz, kompleksli ürkekler, aslında okudukları öykünün karakterlerini kendilerinin oluşturduklarını romanın tamamını bitirdiklerinde farkederler.
İyi Pazarlar olsun...

Salı, Nisan 11, 2017

onu bunu bilmem, olayın felsefesine de çok girmem...
şu Türk düşmanı, bu şöyle, öbürü böyle diyecek halim de yok ama bildiğim bir şey var;
geçtiğimiz 3-5 yıl öncesinin konjonktüründe...
(başka kelime bulamadım, baktım nasıl yazayım diye. öngörü ve kestirim gibi sözler çıktı.)
... eğer Türkiye'yi yöneten arkadaşlarımız...
Işıd, Deaş, Isil, Orta Doğu politikalarında farklı yerlerde dursaydı...
İslami Terör yoktur cümlesini sürekli Batılının kafasına kakacağına, din eksenli terör vardır'ı kabul ederek, bunları yeterli miktarda kınasaydı...
mavi boncukları kendi görüş ve çıkarlarına göre değil de Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarına göre dağıtsaydı...
kısacası, biraz akıllı olsaydı...
memleketimiz bugün o kadar farklı bir yerde olurdu ki...
hiçbirimiz inanamazdık.

dünyanın hiç bir uygar ve akıllı ülkesi o Türkiye'yi kaybetmek istemezdi...
ve çok değil bir kaç yıl önceki ortam bunu yapabilmek için çok uygundu.
ama öyle politikalar güdüldü ve öyle sözler sarf edildi ki, bu gün bir Avrupalının gözünde üç kuruş değerimiz kalmadı.
yirmi yıldır Belçika'ya girip çıkan yeşil pasaportlu teyzeyi kapıdan çevirir oldu Avrupa'lı...
bakmayın çok ilgilenmiyorlar gibi göründüklerine ama inanın, Batı "Tayt giymenin tahrik sayıldığı" bir ülkeyi yeniden eski halinde görebilmek ve yine kabullenebilmek için en az 30-40 yıl bekleyecektir.
büyük kaybettik. çok büyük.
Evet çıkmış, Hayır çıkmış... fasa fiso...
BÜYÜK KAYBETTİK...
keşke şunları doğru yapabilselerdi diyeceğim ama...
halamın t.şşakları olsa, enişte oğlan doğururdu demek daha doğru galiba...

Çarşamba, Nisan 05, 2017

Uçaksın misal Feliks...
Öyle düşün.
0-10 yaş arasında anan, baban ve ilk öğretmenin yetiştiriyor ya seni.
İşte orası, motorlarının çalıştırıldığı yer. Hazırlandığın...

Sonra taxi yapıp pist başına gittiğin bölüm lise son diyelim...
Hani yolda, daha sonra başına gelecekleri aşağı yukarı aydığın ama çok müdahil olamadığın...
Yüksek okul ya da üniversite...
Pist başında gaz verdiğin yer...
Koştururken, belli bir noktayı geçtiğinde, altındaki makinanın artık duramayacağını anladığın v1 noktası... (Vi-van)
Yaşam pistinde kafayı kaldırıp dönüşünün olmadığını anladığın, teker kestiğinde tamamen kendi başına olduğunu farkettiğin an...
Yüksel...
Yüksel!
En güvenli noktaya.
Bir problem olursa yeterli yükseklikteyim diyebileceğin yere...
Havadasın artık.
Yalnızsın...
Bundan sonra yapacağın şey;
Ya bu uçağı içinden geçmekte olduğun türbülanslara rağmen içindekilerle birlikte güvenle yere indirmek...
Ya da sorumluluğu çevre şartlarına yüklemek.
Ne kadar yumuşak kalktığından çok, ne kadar güvenli ve emniyetle indiğin önemli oluyor çünkü, birlikte uçtukların için...
İndiğinde, körüğe yanaşıp seninle birlikte uçanlarla ayrılırken, tüm uçuşun maksimum emniyet ve dikkatle yapıldığını hissettirebildiysen...
Senden mutlusu olmaz,
Onlarla vedalaşırken...