Salı, Kasım 17, 2009

Pinti Kıl...

Yapı işlerine kredi veren bir bankanın neredeyse otuz yıllık müşterisiyim. Zaman zaman sinirlendiğim olmuştur ama hiç biri bu denli olmamıştı. Ve hiçbirisi ile de bu kadar uğraşmamıştım.

Eylül'ün 20'sinde çok uzun zamandır kullanmadığım ve sıfır bakiye seyreden Euro hesabıma para yatırdım. Ertesi gün, 5,71 euronun haberim olmadan çekildiğini, açıklama kısmına ise Ocak-Haziran 2009 hesap işletim ücreti yazıldığını gördüm. Yıllardır hesaplarımdan hesap işletim ücreti alınıyordu. Ben de buna hiç itiraz etmemiştim. Ancak kullanılmayan bir hesap için, üstelikte paranın yatırıldığı tarihten 10 ay öncesine ait ne parasıydı bu, anlamamıştım. Hesap işlememişti ki, hesap işletim ücreti olsundu.

Önce bankamı aradım, kısaca bana bunun genel müdürlük talimatı olduğunu, ellerinden gelen bir şey olmadığını söylediler.
Sonra 444 0 4..'ü arayıp, karşıma çıkan delüğanlüye olayı anlattım. Ve sordum.
-Bu konuşmamız banda alınıyor, değil mi?
-Evet efendim.
-Ben bu parayı, eski hesabıma değil de, yeni bir hesap açtırarak oraya yatırsaydım, bu parayı benden alabilir miydiniz?
-Hayır efendim.
-Peki siz paranızı eski hesaba mı yatırırsınız yoksa yeni bir hesap mı açtırırsınz?
-I-ııgg..
-Bu paranın tarafıma iadesini istiyorum.
-Şikayetiniz dikkate alınacaktır efendim.

Bu konuşmadan bir hafta sonra hesaba iade edilen bir şey görmediğim için 4.. 0 444'ü bir kez daha arayarak 5,71 euromun akibetini sorduğumda, genel müdürlükten şubeye talimat verildiğini, paramın iadesinin artık şubenin inisiyatifinde olduğunu söylediler. Teşekkür ederek şubeyi aradım.
Oradaki kızların hemen hepsini adları ile tanırım. Onlar da beni bilirler. Üst katta adını bilmediğim bir abla bakıyormuş bu işe... Nalan'mışmışmış. Bağladılar.
Olayı anlattım. "Evet, bilgim var H. bey. Ben konuyla ilgili olarak en geç yarın dönücem size." dedi.
3 gün geçti. Ses yok.
Aradım, "Nalan hanım, ne oldu benim beş yurom?"
"Özür dilerim, H. bey. Ben yarın arayayım sizi. İlgilenemedim."

3 gün daha geçti. Yine tık yok.
"Alo, Nalan hanım. Yine aramadınız. Ne oldu?"
"H.bey, çok üzgünüm. Çok işim var. Teftiş var, müfettiş var başımızda. İlgilenemedim. Söz veriyorum. En geç yarın arayacağım sizi."

3 gün sonra.
"Serpil Hanım iyi günler. Ben H. Bakın kaç yıllık hukuğumuz var sizinle. Bir 5 yuro meselesi var. Taktım ben bu işe. Nalan hanım defalardır beni arayacağını söylemesine rağmen aramıyor. Şu konuyla siz ilgilenirmisiniz lütfen?"
"Tabi H. Bey, ben kendisinle mutlaka konuşarak konuyu hatırlatacağım. Arayacaktır."

Bir hafta sonra,
444 0 .44
-Alo. Ben H. Size bir şikayetim vardı ve konu artık şubenizin inisiyatifinde demiştiniz. Üzerinden neredeyse 3 hafta geçmesine rağmen beni oyalayarak aramıyorlar. Özellikle Nalan hanım bunu yapıyor. Kendisinden şikayetçiyim. Yazılı şikayeti nereye yapmam gerekiyor?
-Biz size dönücez, H. bey.

10 dakika sonra.
-Alo, H. bey, ben Nalan... Bu sizin hesap işletim ücreti konusunu inceledik, maalesef onu size geri ödeyemiyoruz. Bu uygulamamız gereken standart prosedür. O hesap orada durdukça işlese de işlemese de biz o parayı sizden tahsil edebiliriz.
-Bakın Nalan hanım. Telefon görüşmeleri sadece sizde kayıda alınmıyor. Bizde de gerek 444'lü numaralarınız gerekse bankanızla yaptığımız tüm görüşmeler kayıda giriyor. Şu an sizinle yaptığımız da dahil olmak üzere...
Siz "Biz bunu geriye dönükte alabiliriz." derken, misal, benim hesabım eğer 2005'ten bugüne kadar durmuşsa, 2005/1 - 2005/2 - 2006/1 - 2006/2 - 2007/1 - 2007/2 - 2008/1 - 2008/2 ve 2009/1 dönemleri hesap işletim ücreti adı altında 50 küsur yuroyu benim hesabımdan çekme olasılığınızdan bahsediyorsunuz. Bu beş yuro hiç dert değil. 1000 lira harcarım, 2000 lira harcarım, bana bunu yapan bankanızı ve haftalardır beni oyalayan sizi mahkemeye veririm.
-Eeee, H. bey. Biz konuyu bir daha inceleyerek yarın dönelim size...

5 gün sonra.
Benden iki sayfalık bir fax. İki adet eki ile birlikte.
Banka şubeme ve 444 0 4.4'ün müşteri şikayetleri bölümüne.

Öyle böyle değil ama hazırladığım yazı...
Tüketici sorunları hakem heyeti başkanlığı ve T.C. Asliye Hukuk mahkemelerinin verdiği örnek kararlarla birlikte...

Faxı göndermemden 10 dakika sonra.
-Alo H. Bey. Ben Nalan. Çok özür dilerim. Sizi arayamadım da. Euro iadenizi bir kaç gün içinde yapacağız. Hani bilgilenesiniz diye aradım.

Bugün iade yapmışlar. Nasıl ama?
İşim vardı, uğradım bankaya... Eskiden beni seven kızların artık arkamdan neler konuştuğunu tahmin edebiliyorum.
"Aha geldi bizim pinti kıl..."


Bu bankanın KOBİ destek kredisi var. Küçük Osman'ın Büyük İşi olsun hesabına...

Gıcık kaptım. Almıcam.





Çarşamba, Kasım 11, 2009

Ayıp bir yazı.

Çoook uzun zaman önce bahsettiğim bir N.abi 'miz vardı bizim. Hâlâ da var. Bi'şey olmadı adama yani. Alt katta oturuyor. Eskisi gibi sesi de çıkmıyor mangala, çangala.
Bu adamın en büyük özelliği ağzının küfüre yatkın oluşu. Biraz bana benziyor bu yönüyle ama o, sıklıkla "a.q."ı kullanıyor.
İki örnek vereyim size.
Yıllar evvel, sadece erkeklerin olduğu bir yönetim toplantısında, apartmanın ana kapı girişine sensörlü lamba takılmak istendiğinde, "Sanki Uskumruköy villaları, a.q." demişti.
Sonra, belediye arka sokağımızı renkli, güzel taşlarla döşerken, altıncı kat penceresinden, "Sanki Şanzelize a.q." diye çığırmış, arka bahçede ben ve apartman görevlimiz Mevlüt yarılmıştık.
Yalnız, N.abi bu küfürü ederken ilk kelimenin üç hecesi arasında saliselik duraklamalar uygulamakta... Daha doğrusu normalde tek söylenen M ve N harflerini sanki MM ve NN şeklinde yazılmış gibi telâffuz etmekte. Bu da ettiği küfürü daha vurucu hâle getirmekte. Dene bak şimdi bi, A.Q.

Neyse, bugün esas üzerinde durmak istediğim iki kısa şey var, a.q.

Bunlardan biri, Matraş derinin ortaklarından birinin oğlu... Babasının ölümü üzerine şirketten kendi payı olduğunu iddia ettiği 187 milyon doları istemiş. Vay a.q. ya...

Bir diğeri ise spermleri için kendisine 75 milyon dolar önerilen Beckham. Hani gircen tuvalete... 2 dakka takılcan, doldurcan kinder sürpriz yımırtasının içine kamçılıları, kapçan 75 milyonu... Vay ki ne vay...
Buna da artık "vay a....ı astarını s....m" demekten başka bir şansım yok...

Özür dilerim N.abi.

Salı, Kasım 10, 2009

10 Kasım

Bu sabah 9.05'te duyduğum uzun siren ve korna sesleri üzerine balkona yöneldiğimde, A.W. ve Lina'nın yanyana hazırolda, hareketsiz durduklarını gördüm. Yanlarına gittiğimde tüm trafiğin, gemilerde dahil durduğunu, şehri saran büyük gürültünün ardında aslında kocaman bir sessizlik olduğunu farkettim.

İzmir'de yaşamaktan mutlu olduğumu düşünürken, A.W., çok düzgün seçilmiş kelimeler ile Lina'ya Mustafa Kemal'i anlatıyordu.

Rahat Uyu Büyük Ata'm.

Rahat Uyu Büyük Adam...

Pazar, Kasım 08, 2009

Mutlak-ıyet

Mutlak güven yoktur!
Mutlak sadakat yoktur!
Mutlak sevgi yoktur!
...

Her biri tarafımdan bizzat yaşanarak tescil edilmiştir..
Peki bu önermelerin doğruluğunu her tescil edişimde buzdolabının kapağındaki post-itlere neden yazıyorum acep? Bilen varsa beri gelsin bi zahmet..post-it manyağı oldu güzelim kapak.

Her neyse, fark ediyorum da hayat hepimizi çok üzdü galiba.Tüm sızlanışlarım ondan..Bi söyleyip gideyim dedim.İcra çalışmaya...

Perşembe, Kasım 05, 2009

Dikkatle incele ve düşün...

Bugün statcounter'a bakarken aşağıdaki resimde gördüğüm bilgiye rastladım...
Bakın kim bakmış bizim sayfaya...




Ve nelere bakılmış,  burada...

En baştaki postun (31 Mayıs 2007 tarihli)  içindeki sözlere ve aşağıya indiğinizde 13 Mayıs 2007 tarihli postun içeriğine bakıldığında insanın kafasına garip sorular gelmiyor mu?

Rare Earth'ün big brother diye bi şarkısı vardı... Çok severdim...:)))

Pazartesi, Kasım 02, 2009

Höössstt...

Kadının aldatma amacının, kendi özsaygısını onarmak olduğu yazılıydı dünkü Hürriyet'te.
Süper yaaa.

Bir erkek aldattığı kadını kiminle aldatıyor; başka bir kadınla.
Evli bir adamı baştan çıkaran kadın aslında kime ihanet ediyor; hemcinsine.

Oysa evde kendi (partneri) kadını ile istediği zaman beraber olan kim; erkek.
Peki, aldatılmış kadınların öz saygılarını onaran, bu gibi onarım durumlarında onlara her türlü lojistik, âlet, edevat yardımında bulunan kim; erkek.
Yani kadının öz saygısını bozan da erkek, kendisini onaran da...:)))

Bu durumda kim kadın olmak ister ki?

Diğer tarafta tüm erkekler de elbette tamirci olmak ister.

-Ne iş yapıyorsunuz?
-Ben onarıcıyım ama siz bana kısaca H.Ö.S.T. deyin.
-Pardon ???
-Hasosundan Öz Saygı Tamircisi. Tornavida lazım mıydı apla?


Vay anassını. Süper Haber / Süper Yaklaşım / Süper Yorum. Tebrikler Gazete.