Pazar, Şubat 27, 2011

en zamanlara dair

Aşağıdaki yazıyı bir kaç dakika önce yazdım...
Buraları özlemişim..
Bunca zaman sonra Abi'nin izniyle bir bakıp çıkayım dedim..

ps.Espresso, buralara uğrarsan lütfen bana ulaş.
Sevgiyle..


"Biraz önce telefon çaldı.. Cevapladım.. Tanıdık bir sesti.. Aslında az çok biliyordum mevzuyu..İnsan insanın zehrini alır derler ya hani.Çok iyi bildiğim ve sonuna kadar arkasında durduğum bir söylemdir bu. Kimi zaman ilişkilerimizde karşımızdakinin zehri olsak da, bir diğeri bizim zehirlediğimiz zat'ın panzehrini gönlünde saklayabiliyor. İşte tüm mesele, panzehri kalbinde saklayanla karşılaşmak ve zehrimizi almasına izin vermek... Klişe cümleleri söylemeye başladım; "daha iyi olacak, çok daha iyileriyle karşılacaksın vs.vs." Aslında ben de çok iyi biliyorum bunların işe yaramadığını, insanın "zaman" denilen o ilacı damardan yavaş yavaş alması gerektiğini ve aniden gelen o "alışkanlık nöbetleri"nin ancak böylelikle geçebileceğini.. İnsan birine aşık olunca galiba bazı şeyleri aynı anda yaşayabiliyor.. Aşk insana aynı anda çok değerli; ama bir o kadar da değersiz olduğu hissini dibine kadar yaşatıyor. Enteresan bir hadise.. Bir çeşit manik depresif hali, ben çözemedim, çözebilenle de karşılaşmadım hiç..Telefonu kapatırken işe yaradı mı söylediklerim, biraz umutla dolabilmesini sağladım mı hayata dair bilemiyorum. Ama bildiğim tek bir şey vardı, devam edebilmek için küçük de olsa bir umuda ihtiyaç vardır; canının bir dahaki sefer bu denli yanmayacağı umuduna..Bir başka mevzuda bambaşka birine söylediğim bir replik vardı.. Kişiyi ve söylediğim kavşağı çok iyi hatırlıyorum ama konu neydi bilemiyorum. Neyse...umut iyi bir şeydir hatta dünyanın en iyi şeyidir ve iyi şeyler hiçbir zaman ölmez."

Ve emin olduğum bambaşka bir şey daha vardı; tereddüt bile etmeden söyledim; "ex'ten next olmaz; önümüzdeki maçlara bakalım.." Gülüştük karşılıklı, hüzünlü sesi gülümsemesiyle birden bahar havasına büründü.. Çok irite eden bir cümle benim gibi biri tarafından kullanıldığında esasen; ama ilişki bazında değerlendirildiğindeyse zamanında kapatamadığımız ve hep arkamıza bakmamıza neden olan kapıların kapanması bakımından inanılmaz etkili! Yürü be kim tutar seni diyoruz böyle durumlarda hastaya ;)

Daha da enteresanı; telefonu kapadıktan sonra bende de bir ferahlama vardı..+1 daha dedim hayata dair.. Sanki bir zamanlar o kavşaktaki birinin başka bir şekilde bana anlatmaya çalıştığı o "kendi değerinin farkına varma" hadisesinin farkına varmıştım, telefonun ucundaki hüzünlü sesli dostuma kendi değerinin farkına varmasını sağlamaya çalışırken..

Vakti zamanında blog yazarlığı yaparken tanışmış olduğum güzel insanlardan biriydi Espresso... 17-18 yaşlarında filandım yanlış hatırlamıyorsam.Haluk Abi bir şarkı yayınlamıştı blogunda -lanet olsun ki şarkıyı hatırlamıyorum-..ama "her nerdeysen, her kimleysen" diye bir sözü vardı.. Üzerine Espresso bir yazı patlatmıştı ki, o gün bugündür unutamam.. Canım çok acıdığında okumam, okuduğumda da nasıl olursam olayım, canım çok acır, dağılırım; "En zamanlarım"...

http://ahbeguzelabimbe.blogspot.com/2007/08/en-zamanlarim.html

Bir cesaret açıp okudum yıllar sonra.Sebepsiz bir gülümseme kondu yüzüme.. Şanslı hissettim kendimi; aslında sebebini çok iyi biliyordum. Zira, benim "en zamanlarım"ı yaşayacak daha çok zamanım vardı..Derin bir nefes....;

Espresso'yu hiç görmedim.. Bu yazıdan birkaç ay sonra hepten koptu bizden..Haber alamadık hiç birimiz. Ama o sırf bu yazısıyla benim beynime kazınmıştı. Ve ben yıllar sonra eskiden onun canımı acıtan kelimeleriyle +1 daha eklemiştim hayata dair, hayatıma dair..her nerdeyse, her kimleyse farkında olmadan umulmadık bir zamanda, -şu anda- yüzünü hiç görmediği o küçük kızın zehrini aldığı ve ona büyük bir iyilik yaptığı için sebepsiz bir mutluluk doğsun içine..

İstanbul, Şubat '11

Cuma, Şubat 25, 2011

teker teker...

Ben mecburmuyum hep size s.ktiri boktan haberler verip içinizi karartmaya...
Okumayın isterseniz ama Vildan öldü.
Hikâyedeki adı ile Vuslat...
Üzgünüm ben...