Vaktiyle, İstanbul'da İsmail diye biri, tavuk imalatı işine girmiş. Ürettiği tavukları ambalajlayıp İstanbul'da satmaya başlamış. Bakkal dükkanlarına, o sıralarda yeni yeni oluşan ufak marketlere ve şarküterilere pazarlıyormuş mallarını. Allah bereket versinmiş..
Sonra bir gün gözünü daha yükseklere dikmiş, "Ben bunları İstanbul dışına da satmalıyım." diyerek, mallarını Türkiye'nin büyük kentlerinde bulduğu, güvenilir bir kaç kişi yolu ile, oralardaki bakkal, şarküteri ve marketlere de satmaya başlamış..
** **
Vaktiyle, İzmir'de Hakkı diye biri, İstanbul'dan kendisine gelen "Ambalajlanmış tavukları mı İzmir'de pazarlar mısın?" teklifini değerlendirerek, bunları Alsancak'taki lüks şarküterilere ve marketlere satmaya başlamış. Allah bereket versinmiş.
Sonra birgün gözünü daha yükseklere dikmiş. Bu malları otellere, restaurant'lara da satmaya başlamış.
** **
Vaktiyle, Alsancak'ta bakkal işleten Abdullah bey, Allah bereket versin durumundayken, şarküteri açmaya,
Şarküteri işleten Veli bey, Allah bereket versinken, market işine dönmeye,
Market çalıştıran Zeki ve Tahir beyler de, Allah bereket versinken, sermâyelerini birleştirip hipermarket açmaya karar vermişler..
** **
Daha sonra, İstanbul'daki İsmail bey, İzmir'deki Hakkı beye bu malları neden Hiper ve de Gross marketlere satmadığını sorduğunda,
Hakkı bey,
Grossmarketlerin malın rafa çıkabilmesi için bilmemkaçbin dolar avanta,
İlk verilecek malları bedava,
Malların normal fiyatından yüzde bilmem kaç iskonto,
Raf ömrü dolan mal iadesi konusunda yüzdeyüz garanti,
Ödemelerin, şarküteri, bakkal ve minik marketlerden en az iki kat uzun vade ile yapılmasını istediklerini söyleyerek, bu işin önce bakkalı, sonra şarküteri ve marketleri öldüreceğini ifade etmiş, "Öyle bir yere gelirsin ki İsmail abi, seni de öldürürler.." demiş.
** **
Yıllar geçtikçe,
Bakkal Naci, Abdullah Şarküteri, Veli Market teker teker düşmüşler..
Ortada kala kala, Grossmarket ile Tavukçu İsmail kalmış..
Yani Tavukçu İsmail'in tek müşterisi Grossmarketmiş..
** **
Günlerden bir gün, satışlarının azaldığını gözleyen İsmail, şöyle bir dolaşayım diye Grossmarket'e gitiğinde, ne görsün..
Kendi malının yanında, aynı kalite de ama yarı fiyatına o marketin kendi ürünü..
O zaman İsmail demiş ki kendi kendine, "Bu adamlar bu malın piyasada tanınması ve tutması için beni kullandılar. Pazarı bulduklarında beni de siliyorlar.. Eyvah.."
Dönmüş, Hakkı'ya sormuş, "Usta, bu şarküterilere, restaurantlara, bakkallara satış neden bu kadar düştü ya hu?"
Hakkı "Hangi bakkal, hangi şarküteri be abicim.. Kalmadı ki.. Hepsi kapattı.. Restaurantlarda zaten grossmarketlere gidiyorlar.." diye yanıtlamış..
** **
Yakın zamanlardan birinde, grossmarketlerin ortakları, tam da Allah bereket versinken, gözü biraz daha yukarıya dikip "acaba daha fazla nasıl kazanırız?" düşüncesi ile, grossmarketi yurtdışından gelen Corc'a satmışlar..
** **
Şimdilerde, İsmail'in durumu daha da vahim.
Karşısında anlaşabileceği bir Türk bile kalmadı..
Hafif bir dansla yanına gidip, "Hey Corç, versene borç.." diye mırıldandığında, "Olmaz İsmoş, bende de yok.." yanıtını alacağını biliyor..
** **
Ha, bu saatten sonra, Corç, tam da Allah bereket versinken, yeni bir hamle yapar da, durum Türk'lerin lehine gelişir mi?
Hiç sanmıyorum.
Çünkü Corç'un Allah'ı yok..
Yok ta, İsmoş'ta bunu çok geç anladı be abim..
Salı, Mart 11, 2008
HIRS..
zebze çeşidi:
0-ABY,
bazı cevapsız sorulara yanıt,
hani bilgi niyetine..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
ne güzel özetlemişsin pek çok şeyi..
kimseyi yermeden geçirmişsin de lafları aslında..
aklına ve ağzına sağlık..
(benim babam vaktiyle bir bakkal dükkanı açtı.. bu grosslardan hiç yara almadan yoluna devam etti, ama bunu başarabilen pek az ad kaldı artık türk adını taşıyarak, büyük şehirlerde)
Bir zamanlar Tansaş belediyenindi ben çocukken. O aklıma geldi bak şimdi. Bir de Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı.
Bir zamanlar eti kasaptan alırdık. Şimdi et alamıyoruz.
Bir zamanlar domatesi sadece yazın köydeki bahçemizde yetişenlerden yerdik. Şimdi kış ortasında tatsız tuzsuz domatesler satılıyor.
Bir zamanlar, ahh bir zamanlar.
-Zaman makinesi yapılsa ne iyi olur, di mi Cevat Abi?
-Evet Benjamin.
yaa ben bunu bilfiil yasadim..
Marine edilmis balik satiyordum sarkuterilerin hepsine, allah bin bereket versindi, satis ve tahsilat ekibi kurmustum, cocuklar canavar gibi calisiyordu, memleket zeytinli hamsi ve sardalya tursusu taniyordu sayemizde, sona "Grossmarket" lere ruhumuzu hediye ederek girdik anlasma yaptik, sene 90larin basi..
Sona ruhumuz gitti.
Ortaklik bitti..
Ben maasli elemandim, sonra sizdirmazlik fitili satmaya basladim arabalar icin baska bir firmada.
Lezzetli baliklar cok fena sizdirmisti...
hırs sebeb-i hasaret derler,bu doğru gerçi abi ama..yerinde durdun mu da seni piyasadan kamufle ediveriyorlar işte böyle.allah bereket versinmişler le kalakalıyorsun ortada..babam her zaman der,"yerinde durdun mu gerilemeye başlamışsındır kızım"..
ama şu yazdıklarını bi'daha okuyacağım..benim kuzucuk gümüşlüklerin tepesinde dolanırken pek kendimi veremedim de:)
çokça hörmet...
b.
Yorum Gönder