Cuma, Kasım 02, 2007

Yılmaz Özdil'den İki Alıntı..

Yapabiliritelerimizle yüzleşip, mükemmeliyetçiliğimizi arada sorgulamamız gerekmiyor mu?
Cümleyi bir çırpıda okuyabilenler aşağıdakileri okumaya hak kazanmıştır..:))

-Erdal İNÖNÜ en mükemmel miydi?
-Hayır..
Ama bence, adının kesinlikle bu sayfada da geçmesini hakedenlerdendi. Ben saygı duyar ve severdim, eSpreSSo'daki "S"lerin ikisini, uzun zamandır hiçbir lider için hissetmedim. Allah rahmet eylesin..

İkinci yazı, Abi'nin "Oha" başlıklı yazısındaki yorumlardan sonra, koymaya karar verdiğim bir yazı.

Belki de, Türkekırgın'ın adını niye öyle koyduğunun sebeplerinden azcığı, bu gibi yazıların içeriklerindendir..


(2 Kasım 2007 tarihli Yılmaz Özdil yazısı)
ERDAL İNÖNÜ…

YAŞARKEN kıymetini bilmediğimiz, öldükten sonra arkasından ağıt yaktığımız siyasilerden "kabine" kursaydık, Türkiye, çoktan Almanya olurdu herhalde.

Bakın, Erdal İnönü vefat etti.
Okuyorum yazılanları...

En nazik siyasetçi.
Bilge kişi.
Mütevazı.
Esprili.
Uygar.
Saygın.
Dürüst.
Hoşgörülü.
Güler yüzlü.
Zarif.
Centilmen.
Bilim adamı.
Seviyeli.
Erdemli.
Kucaklayıcı.
Uyumlu.
Entelektüel.
Vatanperver.
Sözde değil özde demokrat.
Koltuğunu bırakabilen...
Konuşmaktan çok dinleyen...
Fizik problemi çözen tek lider.

Seçtik mi başbakan?
Seçmedik.

Çünkü, ne kadar aksini iddia edersek edelim, bu tür kavramların hiçbir önemi yoktur ülkemizde... Hikáyedir.

Polemik olsun diye değil, sesli düşünelim diye yazıyorum... İki kez ezici çoğunlukla seçilen Başbakanımız "en nazik" midir?"Mütevazı" veya "güler yüzlü" olduğu söylenebilir mi? "Bilim adamı" zaten değil, "fizik problemi çözmesini" bekleyemeyiz... "Kucaklayıcı" mı? "Esprili" mi? "Konuşmaktan çok dinleyen lider" mi? "Hoşgörülü" mü?

Kısaca "karizmatik" diyoruz...

İnönü’ye ne diyorduk yaşarken?

E.T.

************************************

(20 Ekim 2007)
Öyle...

Haber kanalında izliyorum. Muhabir, vatandaşa soruyor...

- Cumhurbaşkanı'nı kim seçmeli?
- Meclis seçmeli.
- Referanduma katılacak mısınız?
- Evet.
- Ne oy vereceksiniz?
- Evet vereceğim.

Bana göre, hadiseyi kavramak için, anayasa profesörlerinin katılımıyla uzuuun uzun programlar yapmanın manası yok... Seyret bu diyaloğu, hadise ortada.
Zaten, "evet" oylarının rengi, bu nedenle"beyaz"sanırım... Vatandaş beyaz boş káğıda imzasını atıyor, sen sonra nasıl istersen öyle doldur. Razı.

Bir başkasına soruyorlar...
- Neleri oyluyoruz?
- Bilmiyorum.
- Ne oy vereceksiniz?
- "Evet" vereceğim.
- Niye?
- Öyle...

Bundan sonra öyle çünkü.

Bundan sonra öyle de...
1995 genel seçimine bakıyoruz, resmi seçmen sayısı 34 milyon.
1999 genel seçimi : 37.5 milyon.
2002 genel seçimi : 41.3 milyon.
2004 belediye seçimi : 43.5 milyon.
2007 genel seçimi : 42.5 milyon!
21 Ekim referandumu : 42.6 milyon!

Bu nasıl "öyle?"
95'ten beri her seçimde 3.5 milyon civarında artan seçmen sayısı... 2002'den 2004'e kadar, sadece 2 senede, 2.2 milyon artan seçmen sayısı... 2007'de nasıl "öyle" oldu da, "eksi"ye düşüverdi? Nasıl "öyle" oldu da, aradan 3 sene geçmesine rağmen, hálá 2004'teki kadar seçmenimiz yok?
Soruyorum ama, aslında fazla takılmamak lazım böyle şeylere... İşsiz sayısının arttığı bir ülkede, işsizlik azalıyorsa... Elbette, nüfus artarken, seçmen sayısı da "öyle" azabilir pekálá.
Cümleten hayırlı referandumlar.

Espy’den de, referandum sonrası ve çook sonraları için!!! cümlemize hayırlar..


6 yorum:

B dedi ki...

broav kardeşim bu noktadan bakmamıştım olaya.

B dedi ki...

Ülke insanın kumaşı ne kadar kaliteliyse o kadar kaliteli yönetilirsin. Şimdi bazı konuşulamayan gerçekler var. İnsanlar bir şekilde yolsuzluğa, rüşvete, hileye bulaşmışsa bu işin hangi tarafında olursa olsunlar, durumu ört pas etmekle mükelleftirler. Tayyib, bu düzenin adamı olduğundan, ortamı kalıbına gör idare ettiğinden devlet başı oldu. Şimdi her türlü alavere dalavere insanımızda yaşam tarzı olduysa Türkiye'de, İnönü gibi adamlara methiye düzeceksin ama adam aday olduğunda gülüp geçeceksin demeye getiriyor insanımız. Bu durumda çoğunluğun borusu öter. Bize de çoğunluğun borusunu bi tarafa yerleştirmek düşer. Keskin ve acımasızca ifade etmek gerekirse böyle. İyi vazelinler ve lubricantlar dilerim.

بerجesتe dedi ki...

"son söz"ünü söylemeden hiç kimse belli olmaz :))
inönü'yü ben shp lideri iken tanıdım,bi daha da görmedim zaten..allah rahmet eylesin..taksiratı affolsun,ülkeye neler getirdi neler getirmedi bilemeyeceğim yaşım ve tecrübem gereği..değeri bilinmemiş olabilir mutlak..bilmiyoruz hakkaten de bazı şeyleri..iş karizma fizik veya kültürde değil sanki be espy..ona bakarsan askeri tek şortla selamlayan bir özal vardı ama "özaldı" diyorlar.. :))
erdoğan ve ekibi için bişey diyemem,hele bi son sözlerini söylesinler bakalım..
tarih bile üzerinden en az 50 yıl gecmeden yorum yapmıyor..:)))

ABİ dedi ki...

doğru birşey okuduğunuzda mutlu olmanız gerekirken, bu ülkede insan üzüntü ile okuyor doğru cümleleri.. ne acı..

Espresso dedi ki...

Merak ettim, rahmetli İnönü'nün cenazesinde (seyredip denk gelen varsa) hoca duayı okuyacağında, O'nun çerçeveli fotoğrafını aldı, yere koyacaktı ki, dınkladı, soona da fotoğrafı ters çevirip, masa gibi bişeyin üstüne koydular. Hiç cenaze namazında ön saflarda yer almadığımdan bilmiyorum, cidden böyle bir konuyu bilen var mı? Ya da Beyaz hocaya mı sormalıyım?

بerجesتe dedi ki...

beyaz hoca ne der bilmiyorum; yer ve gök arasında kalınmışlığı bilemeyeceğim ama sanırım namaz kılarken etrafta sûret bulunmaması gerekiyor,acaba ondan olabilir mi ?