Cuma, Kasım 09, 2007

Dedeko

Benim bi dedem vardı.. (sanki sizin yok..)
Ahmet dede ya da Dedeko derdim ben.. (Adı Ahmet'ti tabi..)
Nineko başlıklı bi yazıda bahsetmiştim acıcık.. Gülzâde'nin oğlu.. Tam oğlu da değil aslında.. Evlatlık verilmiş nineciğime..
Komik şiirler uyduran, aklı her an fırlamalığa çalışan bir adamdı dedem..

Karantina'da Hamam sokağının yanındaki karakol yokuşuna çıkınca soldaydı evleri.. Kocaman bir de bahçesi vardı.. Her tür ot, sebze, meyve yetiştirirdi dedem orada..
Marangozluktu mesleği ve mobilya üretiyordu, İzmir'in tanınmış firmalarına.
Bana da Kurt Başlı bir kılıç yapmıştı, Karaoğlan merâkım yüzünden.
Ne kadar isterdim o kılıcın şimdi bende kalmış olmasını..

Sonra bahçeye kendi etrafında da sürekli dönebilen bir tahterevalli yapmıştı, kocaman..
Bir tarafına torunlarını bindirir, diğer tarafına kendisi enine ve karın üstü asılır, son sürat hem sallar hem döndürürdü bizleri..

Anneannem Pakize ise, kısa boylu, tombalak, sâdece kendisi için yaşayan bir kadındı..
Benim doğumum sırasında, bir sinemada olduğu, haber verildiğinde, "film bittiğinde gelirim." dediği rivâyet olunur.

Bu ikili, Pakize 14, dedem ise 17 yaşını sürerken evlenmişler. Tâkip eden günlerde Kastamonu'da, çarşıda ikisinin birdirbir oynadıkları da anlatılanlar arasındadır.
Düşünsenize.. Evlisiniz.. Karınız ya da kocanızla şehir sokaklarında birdirbir oynayabiliyorsunuz..
İşte ben böyle bir aileden geliyorum...:)

Bir gün dedem namaz kılarken kafasından aşağı bi bardak soğuk su dökmüştüm.. Hiç tepki göstermedi.. Namazını bitirdi. Selâmını verdi.. Kalktı, yanıma geldi, bi patlattı bana.. ::)))
O günden beri namaz kılanlara pek saygılıyımdır ben.

Sanıyorum altı yedi yaşlarımdayken, dedekom bahçede otlarla uğraşıyor, birgün..
"Bak.." dedi bana elindeki otu göstererek.. "Bu Roka.."
Sonra durdu bi kaç saniye ve tamamladı..
"Yersin Roka, gidersin koka koka.."
Aaa, benim bi hoşuma gitti bu..

Neyse..
Bi kaç zaman sonra, yandaki evin kızı ile bahçede dolaşıyoruz.
Dedeko'da yine otlarla uğraşıyor..
Ben rokayı gösterip kıza satayım diye lafı, hemen tekerledim tabi..
"Yersin roka.. Gidersin koka koka.."
Dedeko yan taraftan mırıl mırıl, "Sonra da batarsın boka.." deyiverdi.
Karizma nâkıs tabi.

Çok, çook uzun yıllar geçti..
Annem ve babam beni evden şutladılar.. Yirmi, yirmiiki yaşlarımdayım bu sefer.. Dedemler bana kucak açtılar..
Onlarda kalıyorum..
Dedem mutsuz..
Sürekli kavga ediyorlar Pako'yla.. Odalar ve yataklar çoktan ayrılmış tabi.. Ben dedemle aynı odada, karşılıklı yataklarda yatıyoruz.. Soğuk, çok soğuk bir kış günü..
İkimizin arasında, ortada, garip bir soba yanıyor.. Damla damla gaz veren çok basit bir sistemle çalışan bir soba bu.. Beyaz yaldızla boyalı uyduruk bişey.. Ama bi ısıtıyor, inanılmaz.
Yorganın içinde, ayağımın altında, dedemin bu sobanın üzerinde ısıtmış olduğu ve kalın bir beze sararak bana verdiği sıcacık taş..
Yan odadan yükselen, elektrikli testere kıvamında neredeyse bir koruluğu kesen Pako horlamaları..

"Dedeko, sana bişey sorcam.."
"Sor evlâdım.."
"Anneannemle hiç bööle mesela.. bir ay, arka arkaya hergün çok mutluyum dediğin bir zamânın oldu mu?"
Kısa bi sessizlik..
"Olmadı.."

Belki bir on dakîka geçti..
Ben dedeminde uyuduğunu sanıyordum.
Pako koruyu bitirmiş, yandaki ormana girmiş halde..
Dedem sırtı bana, yüzü duvara dönük bi hâlde söylendi yine kendi kendine;

"Zaten nerde var bodur,
Allah'ın belâsı O'dur."

Ben, dedekomu ve ninekomu çok sevdim.
Bundandır sanırım, hâlâ her duamda onları muhakkak anmam..

7 yorum:

gülçin dedi ki...

çok tatlı insanlarmış abi, mekanları cennet olsun.

7.oda dedi ki...

heh o dedekonun ısıttığı taşlardan benim dedemde de vardı.. hatırladım birden şimdi.. özlemişim ben de..
çok güzel çok hoş bir yazı abi.. eskileri buram buram tüttürdün birden..
ağzına sağlık..

Espresso dedi ki...

Onları bizim ediveriyorsun:) bundandır sanırım, biz de senin insanlarını seviyoruz Abi.. Dedeko, sen de huzur içinde uyu. Bak torunun da güzel çocuklar yetiştiriyor. Tahterevallinin diğer tarafındakiler de eminim öyledir.. Yaşamındaki mutsuzlukları, çiçeğe, böceğe, ağaca, torunlarına, şakalarına dönüştürmüşsün. Ağaçlarındaki çiçekler meyvelerini vermiş, çekirdekleri de bizi besliyor..
Bugün Ata'mızın yıldönümünde, seni de beraber anmak varmış. Ata'm ve sen gibiler aslında hiç aramızdan ayrılmıyorsunuz ki, hep bizlerle yaşıyorsunuz. Bu harfleri kullanırken, geleceğin büyüğüne saygı duruşu öğretirken, ısınırken, dünyaya özgürce açılırken, bir fidan dikerken veya dua ederken hep bizlesiniz..
Bundan böyle, Ahmet Dede ve Pako:) benim de dualarımda.. Nurlar içinde yatın.

B dedi ki...

Abi benim bir koç hikayesi var dedeyle. 85-86 seneleri olacak. Haftasonları pako ile dedekoda kalıyorum. Kurban'dan epey önce bir tane koç almış ama. henüz küçük. Ben de köpek seviyorum fakat valide istemiyor. Neyse abi bir yandan dedeko, bir yandan ben bu koçla öyle bir oynuyoruz ki, hayvan bildiğin koçluktan çıktı. Koç'un boynuna tasmayı taktığımız gibi sokaklara çıkıyoruz. Tabi önceleri araba kornasından falan korkuyordu hayvan. Sonra ona da alıştı. Ertesi hafta gidiyorum. Koç havaya uçuyor beni görünce. Kesinlikle köpek modunda. Sürekli bir oyun hali. Hani birine anlatsan bizim koç kafayı yedi köpek oldu diye bu herhalde manyak falan diyecekler. Tabi kendi karakteri de vardı koçun. Mutlaka "tos" yapardık. O zaman sinirlenirdi. Bir yandan da hayvanın sonu belli... Her neyse her neyse, her kurban bayramı kurbanlığı kendi kesen dedem benim arkadaşıma kıyamamış, arkadaşı caminin imamına kestirmişti.Ben ortalıkta yoktum. Zaten o haftasonu allak bullak olmuştuk...Din mi doğru, biz mi doğru, güzel zamanlar mı, sonu belli ayrılık mı? ne ben anladım, ne dedeko. Pako yukardaydı.Evde. Başka alemlerde... konudan oldukça uzaklarda. Arasıra, evden bahçeye iple uzanan çanı çaldırıyordu. Bir isteği olduğunu anlıyorduk.

Espresso dedi ki...

Vaayy, tahterevallinin ucundakilerden biri de sendin demek ki.. Memnun oldum:)
Bu arada bişeyi çok merak ettim, garibim koç seni gördüğünde, kuyruğunu da sallamaya başlamış mıydı..:)))

ABİ dedi ki...

e bi kan bağı var tabi kırgın olmakta Türk'lere..:)

Adsız dedi ki...

pakoyla dedeko benim, kuzulu ninem ve kuzulu dedemdi.. kucukken gene bu koc kuzu kesimi sıralarında heralde ben de turalardım o bahçede.. devamli bahcede bi kuzu bulunduundan isimleri kuzulu olarak kaldı bende :) kuzulu dedem pakodan once gitti.. onla ilgili hatırladıgım şeyler daha az.. ama kuzulu ninem ben ve babaannem, baya bi gunler beraber kaldik..yasadik.. o zamanlar bacaklari tutmuyodu pakonun..tekerlekli sandalyede.. ustunde turuncu örtüsü.. babaannemde devamli altini degistir, banyo yaptır, yemegini yedir fln filan.. gene oyle gunlerden biri... pakoya ilkokulda ogrendigim sacma bi fikrayi anlattim.. fikranin sonunda cocuk boguluyo ve guluu guluu guluuuu diyo.. bir kriz geldi kadıncagiza... kacirdi altina çiş miş ne varsa.. babaannem de krizde ama bana soylene soylene.. neyse temizlendik toptan falan.. tabii takip eden gunlerde ben taktım.. kuzulu nineme gidip gidip kapı aralarından, tekerlekli sandalyenin alt tarafından falan kafayı çıkararak guluu gulu guluuu yapıyom.. her "gulu"da suuusss bile diyemeden şarrrrr :))))
bu gunlerce surdu... nası sonlardırdı bilmiyom ama babaannemin bu konudaki sabrını sonsuz takdir ediyorum.. kendi de işiyodu gülmekten ondan heralde. :))