Kıvır kıvır kumral gür saçları, ağız ve burun hatları ile çok düzgün bir yüz yapısı vardı. O'nu, Pembe veya çok açık renkli bol gömleklerle hatırlıyorum.. Üstten bir kaç düğmesi açık olurdu hep.. Vücut yapısı çok güzeldi. Küçük kalçalarını meydana çıkartan dar, dizüstü etekler giyerdi. Sınıftaki erkekler, bacaklarının güzelliğini konuşurduk aramızda..
Pıtı pıtı derler ya, işte öyle, hızlı hızlı yürürdü. Ama bu adımlarda bir güven vardı. Tam da anlamlandıramıyordum. Yaşım çok ufaktı. Ama ben, İngilizce öğretmenimiz Sezer Hanım'a aşıktım.
* * * *
Sonra bir mucize oldu. Ben o yaşta, Sezer Hanım'ın özel yaşamı ile ilgili bir şeyler öğrenmeye başladım.
Tesadüf işte, bizim oturduğumuz apartmanın, giriş katına taşınmıştı.
Evimiz, Yeşilköy'le Yeşilyurt'un hemen hemen ortasına denk gelen Baharistan sokaktaydı. Sakindi. Çok sakin ve güzeldi herşey, o zamanlar.
Akşam üstleri sokaktan eve dönerken Sezer Hanım'ın açık olan penceresinden, evinin içerisini, yaşamını görebilmeye başladım.
Ya okuyordu, ya Piyano çalıyordu. Ve ertesi gün bizlere İngilizce öğretiyordu. Yalnızdı..
Sezer Hanım, beyaz duvar piyanosunu çalarken konumu itibarı ile pencereye sırtı dönük oturuyordu. Her geçişimde kumral kıvırcık saçlarına bakıyordum, tuş sesleri eşliğinde..
Sonra, aslında çokta yalnız olmadığını farkettim. Kedileri vardı. Balkonda yatan, gerinen, yemeklerini yiyen, hâttâ zaman zaman piyanonun üzerinde, köşesinde kıvrılmış, çocukluğumun sakinliğine karışan piyano sesini dinleyen kediler vardı.
Ve benim henüz, hayatta "Kedi Kadın'lar" olduğundan haberim yoktu.
Uzun seneler geçti aradan.. 2000'lere çok az kalmıştı.. İstanbul'a, gezmeye gelmiştim. Bir sonbahardı. Ve akşam üzeriydi.
Arabamı Çınar Otel'e yakın bir yere parkettim. Çocukluğumda misket/meşe oynadığım sokakları arşınlayarak, yürümeye başladım. On tane, yüz tane, bin tane hatıra vardı içimde.
Yapraklar dökülmüştü, yerler turuncu ve sarıydı.. Fahri'lerin evinin yanından geçip bizim evin yan sokağına girdiğimde hafif bir yağmur başlamıştı..
Sonra, başka bir mucize daha oldu. O anda, yağmurun başladığı anda, ben yürüdükçe artan başka bir şey duydum..
Bir piyano sesi geliyordu..
Uğur apartmanının önüne geldiğimde, sadece piyanonun sesi vardı.
Giriş katının balkon kapısı açıktı.
Beyaz piyanoyu ve kedileri gördüm önce..
Sonra kıvırcık saçları.. Kıvırcık ama bembeyaz saçları..
Beni farketmemişti..
Çalıyordu..Çalıyordu....Çalıyordu.......
Bitirdi..
"Hocam." dedim.
Döndü, bana baktı, kalktı ve kendine has adımları ile balkon demirlerinin yanına geldi..
Elini tuttum. "Beni hatırladınız mı?" diye sordum.
"H." dedi.. Tek kelime..
ve devam etti; "Gözler.. Gözler hiç değişmiyor."
Bu yalnız kadına, hâlâ aşık olduğumu hissettim..
15 yorum:
duygulandım abi...
çok...............
ben de..
okurken ben filmini bile cektim..
ya var midir kediler gibi yalnizligi paylasan ve huzur veren?
5 diyecegim hanimefendicigim......
Kizil sakallilar söylerse artik sakali olmayanlar bile anlar.......
Mesela ö deyip cagrisimlari duymak istiyorum ben.
Sizce ö ne demek?
öblebi..
ABI
oyle cok sey gecti ki dilimden, yuregimden, kalbimden... okurken su yazini...
Sonra dedimki sondaki bu resimler/gozler kimin? Kim bu 5-25-50... Ogretmen hnmin degil, Abinin degil... O halde H.nin akli sonunda baska yere metastaz oldu yazinin - ki asli oydu yuregini burkan, 5 kadeh icilmis olmasi degil dedim...
2000lere yakin istanbulda arabayla sen? 1998 desem, 1970 e gelirki olmaz... uymaz....ama sormam da sen kendiliginden soylersen de karismam!
Ama yazin vurucu olmussss... belki benim icin. Hele bugun hic ihtiyacim yoktu.
Onceki gun 2 cooooooook eski dosta rastladim... Kuguuuu dediler, 2 saat .... ve dediki biri gozlerinden tanidim seni :(((
Vuruldum, anladin sen onu:))
...başka bir mucize daha oldu. O anda, yağmur başladığı anda,...
tüylerimi diken diken eden, kulaklarımda yükselen piyano ve yaylılar..
Moro Jr.'dan sonra ikinci golü attın 90'dan. UUUUVVFFFfff...
Sonra gözler; 5,25,50...
Masumiyet, ..., olgunluk...
Sevgili blog dostları, e walla kimse kusura balmasın, hani derler ya "gözlerinden gözlerimi alamadım":))) ayyynen ööle işte. Yok yok, hepimiz topluca bi cafede oturup, sohbet ediyor olsaydık da aynı şeyi söylerdim. Cismimin kanıtının olmamasından diil bu rahatlık.
Gene de sana çok özendim Abi, ben bu denli cesur olamam, 50 yılını ve hemen hemen her düşünceni Sen, bizzat Kendin olarak, cesurca, özgürce, medenice, korkusuzca ve de saygıyla sergiliyorsun. Bravo Abi, ayağa kalkar saygıyla eğilirim karşında. Üç gün bloğa uğramadım neler olmuş. En son Deep Purple/Perfect Strangers'da kalmıştım, müthişti, onun tadıyla ayrılmıştım ki, bi döndüm dark purple'den strange Stranger konmuş biyerlere.. Nick'im Espresso.. Benim hiçbir şeyim belli değil sayılır. Şu an ben bir yalan'ım. Gene de avunabileceğim, dürüst ve samimi yorumlarım, dikkatli okurlarca bilinebilecek, kişiliğimle ilgili ipuçlarım var, 3 aşağı 5 yukarı müzik zevkim var, K.Yaka, Parios, duygusallık, Atatürkçü'lük, kahve sohbeti severlik var, mailim var. Evet YALAN olmanın dışında hiç olmazsa gerçeklerim var..
Eğerki, sana takıntısından başka belirginliği olmayan Turunçgillerden yeni bi tür OBSESİF MANDAlina gibi olsaydım, o kadar Yalan, o kadar Belirsiz, o kadar Korkak olsaydım, ÇOK UTANIRDIM ABİ, ÇOOK...
Saygılar..
elif: bence iyi yetiştirilmiş köpekler de kediler kadar dost ve huzur vericidirler..
Anonim: Ö??
Kuğuu..: Gözler benim.. Bir hesap yanlışlığı var sanıyorum..
Espresso: Kimseye anlaşılmaz yorum yapmadım.. Hani çok derin.. Çok düşündürtüüürttüürüütürüren filan.. Gerek yok ki.. Yapanları yayınlıyorum ama yadırgıyorum.
"Hakikaten anlamadım" diyorum.. "Yok yok..anladında anlamamazlığa gelion.." diyorlar..
Ne diyelim..
Saygı bizden..
teşekkürler..
Bu arada önemli bir bilgi..
Sezer Hanım hâlâ hayatta.. Hâlâ aynı evde oturuyor.. Ve hâlâ kedilerini besleyip piyano çalıyor..
Espresso..
beni utandırıyorsun..
çok teşekkürler..
seninde bir bloğun olsa..
ya da bizim takıma katılsan diyorum..
evet sevgili espresso..
blogun olsun artık..
bak hem halk da bunu istiyor artık...
sağ kolum blogtracker der ki ;
tr saatiyle 11:31 de googleda "espresso blog" anahtarıyla aranmışsın hem de başkent semalarından...
gerisi sana kalmış.
şimdi bir reklam..:)
bu arada, umarım 100.yıldaki bakışları da görürüz bu sayfalarda. bi edit çekersin artık abi.
gözler hep aynı umutlu ifadeyle bakıyor...
gözler değişmiş bu bir gerçek ama o anlardaki bakışların anlamı ve heyecanı değişmez benim müstesna görüşüm
:) gene buradayım, gene baştan sona aynı keyifle okudum, Sezer hm.ı andım ama bu kez F.Mercury de var yanımda..
Those days are all gone now but one thing is true
When I look and I find I still love you..
Yorum Gönder