Söylemeye çalıştığım şey şuydu;
Bugünkü Hürriyet Gazetesinde Mehmet Y. Yılmaz'ın köşesine bakalım.
Yazar ya da gazete tamamen tesadüfi seçimdir. Hani seviyorum ya da yeriyorum anlamında değil.
Sadece bakış açısını anlatmak için veriyorum bu örneği.
3 adet yazı var.
Birinci sırada "Bir (Cumhurbaşkanı kim olsun?) araştırması" başlıklı yazı.
İkinci sırada "Muhalefetin okuması gereken mesaj" başlıklı yazı.
Üçüncü sırada "Kurallara uyulsa bugün ağlamayacaktık." başlıklı bir yazı.
Eğer kağıt baskıya bakarsanız son yazının aslında bir köşeye sıkıştırılmış olduğunu da görebilirsiniz.
Yarın ya da üç gün sonra bu çocukların trafik terörüne kurban gitmeleri ile ilgili hiç bir yazı çıkmayacak gazetelerde.
Ama Siyaset, Cumhurbaşkanı, Laiklik, Şeriat, Muhalefet ile ilgili yazılar durmayacak..
Neden?
Çünkü ölenler bizim çocuklar değil..
Onlara da yaptık bir tören.. (Konak 12,45) Bitti gitti.
Ama ya şeriat gelirse.. Ya Laiklik elden giderse..
Ya Cumhurbaşkanlığı makamına bizi temsil edemeyecek biri çıkarsa?
Temsil derken aklıma geldi..
Mesela Almanya Cumhurbaşkanı'nın adını Google'da ya da internette arama yapmadan hemen şu anda cevaplayabiliyormusunuz?
Çin Cumhurbaşkanı.. İtalya Cumhurbaşkanı.. Yunanistan Cumhurbaşkanı kimdir..?
Adlarını biliyormusunuz?
Eğer bilmiyorsak.. sizce bunlar önemsiz ülkeler mi? Yoksa Cumhurbaşkanları bu ülkeleri yeteri kadar temsil edemediği için mi biz ONLAR'ı tanımıyoruz.
Bizi, biz temsil ederiz arkadaşlar.
Almanya'yı Almanlar..
İtalya'yı İtalyanlar temsil eder.
Gazetecisi ile.. Doktoru ile.. Şöförü ile.. Öğretmeni, müzisyeni, çöpçüsü, ressamı ile..
Bu açıdan, bana göre, bu memleketin ilk ve öncelikli sorunu Cumhurbaşkanlığı seçimi değildir.
Ama Bayrağım balkonumda mı? Evet..
Laik düşüncemden en ufak bir ödün verir miyim? Hayır.
Bugün Atatürk'ü düşündüğümde gözlerim hâlâ doluyor mu? Evet.
Gereken her yerde İstiklâl Marşı'nı hem en doğru hem de en içten ve duyarak okuyabiliyor muyum? Evet..
Ben..
Türk'lüğü..
bir Atatürk çocuğu olduğumu..
kendim gösteririm.
Bunu kendim temsil ederim.
Ben Laik'im.
Beni temsil etmesi için kimseye ihtiyacım yok.
Benim öğretmenleri, çocukları, kadınları öldürülmeyen..
ayrımcı politikalar gütmeyen..
terörüyle, askeriyle, ulaşımıyla, kapkaçıyla, ekonomisiyle, uygarlığı ile her sorunu ustaca çözebilen akıllı bir devlete ve o devlete yardımcı olmaya çalışan vatandaşlara ihtiyacım var.
Bu kadar.
Demem şu ki;
Bu gün %33 le %66 yı temsil eden başka bir partinin önerdiği ve bizim gözümüzde Laik bir Cumhurbaşkanı çıksaydı köşk'e..
O çocuklar yine ölecekti.
Önce bizlerin, sizlerin.. senin değişmen lâzım.
not: Bu kendi yüreğime su serpme çabası değil..
Bugünkü Hürriyet Gazetesinde Mehmet Y. Yılmaz'ın köşesine bakalım.
Yazar ya da gazete tamamen tesadüfi seçimdir. Hani seviyorum ya da yeriyorum anlamında değil.
Sadece bakış açısını anlatmak için veriyorum bu örneği.
3 adet yazı var.
Birinci sırada "Bir (Cumhurbaşkanı kim olsun?) araştırması" başlıklı yazı.
İkinci sırada "Muhalefetin okuması gereken mesaj" başlıklı yazı.
Üçüncü sırada "Kurallara uyulsa bugün ağlamayacaktık." başlıklı bir yazı.
Eğer kağıt baskıya bakarsanız son yazının aslında bir köşeye sıkıştırılmış olduğunu da görebilirsiniz.
Yarın ya da üç gün sonra bu çocukların trafik terörüne kurban gitmeleri ile ilgili hiç bir yazı çıkmayacak gazetelerde.
Ama Siyaset, Cumhurbaşkanı, Laiklik, Şeriat, Muhalefet ile ilgili yazılar durmayacak..
Neden?
Çünkü ölenler bizim çocuklar değil..
Onlara da yaptık bir tören.. (Konak 12,45) Bitti gitti.
Ama ya şeriat gelirse.. Ya Laiklik elden giderse..
Ya Cumhurbaşkanlığı makamına bizi temsil edemeyecek biri çıkarsa?
Temsil derken aklıma geldi..
Mesela Almanya Cumhurbaşkanı'nın adını Google'da ya da internette arama yapmadan hemen şu anda cevaplayabiliyormusunuz?
Çin Cumhurbaşkanı.. İtalya Cumhurbaşkanı.. Yunanistan Cumhurbaşkanı kimdir..?
Adlarını biliyormusunuz?
Eğer bilmiyorsak.. sizce bunlar önemsiz ülkeler mi? Yoksa Cumhurbaşkanları bu ülkeleri yeteri kadar temsil edemediği için mi biz ONLAR'ı tanımıyoruz.
Bizi, biz temsil ederiz arkadaşlar.
Almanya'yı Almanlar..
İtalya'yı İtalyanlar temsil eder.
Gazetecisi ile.. Doktoru ile.. Şöförü ile.. Öğretmeni, müzisyeni, çöpçüsü, ressamı ile..
Bu açıdan, bana göre, bu memleketin ilk ve öncelikli sorunu Cumhurbaşkanlığı seçimi değildir.
Ama Bayrağım balkonumda mı? Evet..
Laik düşüncemden en ufak bir ödün verir miyim? Hayır.
Bugün Atatürk'ü düşündüğümde gözlerim hâlâ doluyor mu? Evet.
Gereken her yerde İstiklâl Marşı'nı hem en doğru hem de en içten ve duyarak okuyabiliyor muyum? Evet..
Ben..
Türk'lüğü..
bir Atatürk çocuğu olduğumu..
kendim gösteririm.
Bunu kendim temsil ederim.
Ben Laik'im.
Beni temsil etmesi için kimseye ihtiyacım yok.
Benim öğretmenleri, çocukları, kadınları öldürülmeyen..
ayrımcı politikalar gütmeyen..
terörüyle, askeriyle, ulaşımıyla, kapkaçıyla, ekonomisiyle, uygarlığı ile her sorunu ustaca çözebilen akıllı bir devlete ve o devlete yardımcı olmaya çalışan vatandaşlara ihtiyacım var.
Bu kadar.
Demem şu ki;
Bu gün %33 le %66 yı temsil eden başka bir partinin önerdiği ve bizim gözümüzde Laik bir Cumhurbaşkanı çıksaydı köşk'e..
O çocuklar yine ölecekti.
Önce bizlerin, sizlerin.. senin değişmen lâzım.
not: Bu kendi yüreğime su serpme çabası değil..
umarım anlatabilmişimdir.
12 yorum:
Abisi pes wallahi...
anlatamadın...derdini...
yahu hakikaten anlaşılmıyor mu oradan??
Sevgili Abi,
Uçağınızı benim yüzümden kaçırsaydınız üzülürdüm ama hemen yazmanızda bir gereklilikti ve yaptınız.
İyi niyetliliğinizden şüphem yok ve söylediklerinizin herbirinde doğruluk payı var.
Ama herbirinde, yani tek tek ele alındığında. Ancak birbiriyle kıyaslanınca o zaman yanlış oluyor. Uzun uzun yazmak istemiyorum, şu belki dediğimi anlatır. İlkokul 1.sınıfta öğretmenimiz ilk matematik dersinde şunu öğretir. Elma ile armut tooop-laaan-maaaz.
Böyle bir görecelilik içeren yazınıza hala katılmıyorum.
Onaylarsınız yada Onaylamazsınız.
Hepimiz Özgürüz.
Bu fikrinize katılıyorum.
Sevgiler
Abest için teşekkürler, buradada vardır bol bol benzer dilbilgisi hataları.
Gitmeseydimde olurmuş:
elmayı da armutuda satan manav..
kabiliyetli ve akıllı bir manav müşterisine tek kap içerisinde ve tek tartıda ve tek torbada 3 elma 5 armut verebilir.
Hem manav hem müşteri acıcık akıllı olsa, zaman, torba vs israfıda minimuma iner..
Hem devlet hem vatandaşın akıllı olma durumunda kötülüklerin minimuma ineceği gibi.Benim istediğim buydu..
Katılmamana katılırım.
Dilbilgisi hatalarımı ise düzeltirsen(iz) sevinirim. Öğrenmeyi severim.Yandaki ufak kutucuğa (c-box) yanlışını ve doğrusunu içeren iki kelime yazarsanız bir daha tekrar edeceğimi sanmıyorum..
Bir de samimi olarak soruyorum;ilk yazıdaki yorumunda "self falan filan" sözlerini anlayamadım..
Saygılar.
İzmir Körfezi uzaktan, hele de Kadifekale'den öyle bi güzel görünür ki.. Ama yıllarca özellikle Diğer Şehir fanatiklerinin diline doladıkları körfez kokusu vardı. Bizlerse, bir iki gün uzak kalsak özlerdik o kokuyu bile. Suya yaklaştıkça dibi göremez olmuştuk çocukluğumuzun tersine, sadece uzaktan güzel görünür olmuştu, gene bizim insanımızdı kirleten..
Sonra birileri çıktı, uğraş verdi, akılcı davrandı, çalıştı, çabaladı,didindi..
Artık kokmuyor, gene çocukluğumuzdaki gibi rengi güzel. Ama bu sürekli çaba gerektiren bir şey..
Pazar günü, kazada hayatlarını kaybeden (Allah rahmetler eylesin) yavrularımızın ailelerine psikolojik destek için çağırılan bir arkadaşımla acı acı lafladık..
Olaylar yakını bırak, içinden, hiç de uzaktan bakıldığı gibi değil. En başta kendimize sorular sorup, cevaplayıp, hareket etmeli..
Önce ben.. Abi yazdıklarını okurken arada başım eğiliyor, yok yok vicdan rahatlatmıyorum..
Neyse, iki elim Bizans'lılarda da olsa çağırdın geldim. Naz mı seviyorum ne?! :)
Neymişşş : İnsan isteyince bir yolunu buluyor. Mutlaka yapacağın birşeyler DAHA vardır..
Gayret, Ben ve anlayan diğer arkadaşlar..
Sayın Abi,
Haklısınız çok haklısınız.
Keşke herkes sizin kabiliyet ve akıl seviyenize sahip olsaydı ve bunları görebilseydi.
Farkındamısınız ilk yazdıklarınızdaki ifadelerinizle, size konulara tek tek baktığınızda haklı olabileceğiniz noktalar var dedikten sonraki tarzınız arasındaki farkın?
Haklısınız çok haklısınız.
Ben başka bir blogu okurken buraya kadar geldim ve şimdi tekrar cevabınız için bakmıştım. Böyle kısa bir ziyaret oldu. Bundan sonrasını tekrar görme fırsatım olmayacak.
Haklısınız çok haklısınız
Bilgi ve tutsaklıktada haklısınız her konuda haklı olduğunuz gibi.
Buradada dilbilgisi hataları vardır derken kendi yazdığım yeni yazıyı kastetmiştim. Sizin yazılarınızı değil, Sizin yazılarınızda asla olmayacağına eminim. Ama buradada var bol bol.
Haklısınız çok haklısınız.
Hakkınızla kalın. baybay.
Sayın "S.H.G.D.İ.O." (siz hakikaten gitseniz daha iyi olur)
1-Tekrar görme fırsatınız olmayacağını ve bu yazımı okumadığınızı bilerek öylesine yazıyorum.
Eğer şu anda okuyorsanız bile ben okumadığınıza en az sizin kadar inanıyorum.
2-Ben o kadar, her fikre, her düzeltmeye, her eleştiriye açığım ki, bir hatam var ise (ki çok olduğunu zannediyorum.) bunu sizin düzeltmenizi rica etmiştim. Bu iyi niyetti. Yani, "Abes" kelimesini sizin "Abest" şeklinde kullanmanızın yanlış olduğunu samimi bir şekilde vurgulamamın, konuyu buraya taşıyarak, ince göndermelerle, benim her konuda haklı olabileceğim saptamasını yapmanıza sebep olacağını düşünmemiştim..
(Okumuyorsunuz di mi?)
3-Bu bloğa hangi blog attı sizi,bilmiyorum. Ama anladığım şudur ki; O blogda da size uymayan bir fikir gördüğünüzde "Hak ve hukuk" konusunda iki yorum yapıp "baybay" diyeceksiniz.
Bence sizde bir blog yapın.
Yada varsa adresini verin ki, biz de sizin fikirlerinizden yararlanalım.
(Buraya kadar okumadınız sanıyorum.)
4- "self falan filan" konusunda bir açıklama alamadan buradan ayrıldığınıza üzüldüm,gerçekten.
5- Bilgi ve tutsaklık konusunda; Bu sayfanın en tepesindeki yazı zaman zaman değişiyor.
Bundan önceki yazı, Voltaire'in "hiç bir fikrinize katılmayabilirim ama bunları söyleme hakkınızı sizinle birlikte sonsuza değin savunurum.." sözü idi.
6-Tarzımın yumuşaması konusunda ise şunu söyleyebilirim ki; hâla aynı şeyleri düşünüyorum. Sadece kibar olmaya ve dilimin döndüğünce anlatmaya çalışmıştım. Ancak ilk ve ikinci yazı arasında eğer benim farkında olmadığım bir karşıtlık vardı ise, "bay bay" diyeceğinize bunlara vurgu yapıp belki düzeltmemi sağlayabilirdiniz. Biz de sizden feyz alırdık.
7-Yaşınızın kaç olduğunu bilmiyorum ama anladığım kadarı ile ilkokul birinci sınıftaki hocanızın bayağı bir etkisindesiniz.
Çıkın bence..
Çıkın..
Hâttâ Kentaki frayt çikın.
Çok saygılarımla..
Okumadığınız için kötü niyetli bu esprimi hoşgörme şansınız bile olmayacak.
Çok yazık.
İyi uçuşlar.
Not: Olur da burayı istem dışı ya da yanlışlıkla okursanız , cevap yazmayın. Lütfen.
Çünkü yayınlarım.
Cumhurbaşkanı'nın ne kadar görevi olacağını anayasalar belirler. Bizimkini görevleri oldukça fazla olduğundan tanıyoruz. Fransa'dan Jacques Chirac'ı neden taniyoruz? Çünkü orda yarı başkanlık sistemi var. Hatta isterse Başbakanı görevden alabilir. Çünkü güçlü Cumhurbaşkanı. İngiltere'den mesela Başbakan Tony'i biliriz, çünkü İngiliz kardeşler Kraliçenin başına tacı ters oturttuklarından beri bizim Cumhur'a eş Kraliçe'nin ancak sembolik görevleri vardır. Kağıt üstünde kraliyet, ancak Cebelitarık'a vali atar. Mesela Polonya'nın Hem cumhurunu hem başını tanır Avrupa. Neden? Çünkü bu ikiz kardeşler en top pozisyonlara çöreklenmişlerdir. Ama demokratiktir durum.
Bizim Cumhur'da güçlü, YÖK, Yargı ve Elçi atamalarını belirler, Gerektiğinde Bakanlar Kuruluna bilem başkanlık edebilir. Ha dediğine katılıyorum(senin değişmen lazım). Ama ortam o kadar naif değil bence. Laikler ele geçirmezse orayı, o zaman dinciler bizi değiştirecek. Yargı'da da problem var. Yargı'nın aynı Genel Kurmay gibi iç atamalarını Cumhur'un onayıyla kendi başına yapabilmesi gerek. Adalet bakanının işi olmamalı orda. Ha Teyp bey Cumhur olursa, sadece baroyu değil, YÖK'ü de tarattıracak. Olaylar çok vahşi yani. Bu olaylardan değişim çıkmaz. Statükonun devamı çıkar. Favorim Mehmet Ali Talat değil, kanlım Donktaş çıkar, BahCHElim çıkar, (kızlara)Yazıcıoğlum çıkar. "İdam geri gelsin" çıkar. Biz sosyal liboşlara da başı eğip "he" demek düşer diye düşünüyom abi.
çok sesli müzik iyidir.
KINAMA:
Kendi dar fincanım çapında bişi diycem. ''Yürüyüş'' sonuç itibariyle ''haber niteliği'' taşıyan bir haberdi. Yılmaz Özdil'in dediği gibi tek bir haber kanalı hariç,özel T.V.ler, Türk televizyonu, basın neredeyse gizledi bu yürüyüşü!! Medya için utanç verici. Oysa birçok ''magazin haberi''biliyoruz ki, canlı yayınlar kesilip Son Dakika vurgularıyla veriliyor ülkemizde. Verilecek de..
PEHHH!
Kınıyorum.
Denk gelip de dolmuşlarda tek kişi öne oturmaya bayılıyorum, içim neşe falan doluveriyor.
Arka ortaya denk gelirsem çok kötü kazıklanmış gibi hissediyorum kendimi!?! Hele hele, bir de kuyrukta beklerken sıram arka sağ köşeye denk geliyor hadi gene yırttık.. derken, önümdeki Büyük Kardeş ya da kokoş teyzem, yakında ineceğim siz geçin demiyo mu.. Uff yani uff..
NE????
Sosyal içerik mi bekliyordunuz:)
abi süpersin :)
elma armut manav kese akıl olayına bittim :) ağzına ve cevaplarına sağlık.
Yorum Gönder