Bir müddettir elemli, kederli, gamlı, kasavetli yazılarla, rüyalarla baydık valla.
Azcık neşelenin bakalım..
Zeki Alasya ve Metin Akpınar'ın uzun yıllar önce oynadıkları bir oyunda Metin'in o kendisine has, müthiş komik yorumu ile okuduğu bir şiir vardı..
Bağında üzüm mü var?
İçinde hüzün mü var?
Ne güzel s.çıyorsun..
G.tünde gözün mü var?
Bu mümtaz şiir, o dönemde bizim arkadaşlar arasında çok tutmuş ve birbirimize alâkalı alâkasız zamanlarda okur olmuştuk.
Şimdi bu konu kalsın aklınızın bir tarafında..
* * *
Günlerden bir gün, Karşıyaka çarşısında bir dönerciye girdim, öğle yemeği için.
Hesabı ödeyip dışarı çıkmamdan bir kaç dakika sonra, midem accaip burulmaya başladı.
Benim mide, bozuk yemeği çok çabuk algılar ve tepki verir. Bu da öyle anlardan biri idi. Ve feci durumdaydım.
Hani orada bıraksam, değil pantolon, kaldırımlar filan dahil, yani.
Öyle her yere girip ihtiyaç giderebilen tiplerden de değilim.
"Şöyle temiz, bildik bir yer olmalı.." diye düşünürken, aniden hem eski işyerimde yıllarca komşuluk yaptığım, hem de çok eski bir arkadaşım olan F.'ın bürosu geldi aklıma..
Sıktıra,sıktıra.. merdivenleri çıkarken bir yandan da "Ohh.." diyordum. "F. koca büroda yıllardır yalnız çalışıyor.. Tertemiz tuvalet.. Rahat rahat.. yani.."
Kapının ziline bastım. Açıldığında karşımda dünya güzeli bir hatun kişi.. "Buyrun" dedi..
İki taraflı yutkundum önce bi.. (hem alttan hem üstten..)
"F. bey burada mı?"
"Evet. Kim diyelim?"
(Ulen vakit yok..Vakiiitt..)
Süperman edası ile kızın yanından geçip F.'ın yanına giderken.. "B..Ben arkadaşıyım.." diyebildim..
Kaçtı..kaçacak yani..
F.'a tek kelime ve onu destekleyen bir el işareti ile olayı anlattım. Ve tekrar geriye dönerek, kızın yanından geçip, tuvalete girdim. Yüzümdeki ifadeden kızında durumu anladığına şüphem yok..
Şimdi size Tuvalet ve lâvaboyu tarif etmeliyim.
Bir kapı açıyorsunuz, içeride bir lâvabo ve bir kapı daha var..
İlk girdiğiniz kapıyı kapatıp, diğer kapıyı açtığınızda da Türkekırgın'ın bahsettiği Alaturka tuvaleti buluyorsunuz..
Girdim.. Kapıları kapattım.. Pantolonu sıyırdım ve çöktüm..
Tam "Ohhh" diyip bırakacam makaraları.. O da ne?
F. ile yeni sekreterinin konuşmalarını duyuyorum...
Abim.. Biz düz mantıkçıyız..
Bir şeye eşit olan iki şey birbirine eşittir..
Ben onları duyuyorsam, biraz sonra benim çıkaracağım gürültüyü, o güzel kızın duymaması mümkün değil..
Kahretsin..
Sıktırmaya.. büzdürmeye..
yavaş yavaş bırakmaya başla bakalım..
Daha işin başındayım.
Hani işin henüz yüzde onu çıkmış değilken..
İlk kapının açıldığını duydum.. Sonra bir iki adım sesi..
Sonra da F.'ın sesi..
"Bağında üzüm mü var?"
dedi..
ve..
şiiri tamamlayamadı..
Çünkü ben takip eden bir kaç saniye içinde, kalan yüzde doksanı..
değil sekreterin..
aşağı katta kahvede oyun oynayanlarında duyduğunu ve istakalarını atıp kaçışabileceklerini düşündüğüm bir gürültü ile.. bıraktım.
İşim bittikten sonra, Ne F.'a doğru dürüst bir "Allahaısmarladık.." dedim..
Ne de o kızın yüzüne bakabildim..
Çıktım, gittim..
Bi daha da bilmediğim yerden döner yemedim..
Azcık neşelenin bakalım..
Zeki Alasya ve Metin Akpınar'ın uzun yıllar önce oynadıkları bir oyunda Metin'in o kendisine has, müthiş komik yorumu ile okuduğu bir şiir vardı..
Bağında üzüm mü var?
İçinde hüzün mü var?
Ne güzel s.çıyorsun..
G.tünde gözün mü var?
Bu mümtaz şiir, o dönemde bizim arkadaşlar arasında çok tutmuş ve birbirimize alâkalı alâkasız zamanlarda okur olmuştuk.
Şimdi bu konu kalsın aklınızın bir tarafında..
* * *
Günlerden bir gün, Karşıyaka çarşısında bir dönerciye girdim, öğle yemeği için.
Hesabı ödeyip dışarı çıkmamdan bir kaç dakika sonra, midem accaip burulmaya başladı.
Benim mide, bozuk yemeği çok çabuk algılar ve tepki verir. Bu da öyle anlardan biri idi. Ve feci durumdaydım.
Hani orada bıraksam, değil pantolon, kaldırımlar filan dahil, yani.
Öyle her yere girip ihtiyaç giderebilen tiplerden de değilim.
"Şöyle temiz, bildik bir yer olmalı.." diye düşünürken, aniden hem eski işyerimde yıllarca komşuluk yaptığım, hem de çok eski bir arkadaşım olan F.'ın bürosu geldi aklıma..
Sıktıra,sıktıra.. merdivenleri çıkarken bir yandan da "Ohh.." diyordum. "F. koca büroda yıllardır yalnız çalışıyor.. Tertemiz tuvalet.. Rahat rahat.. yani.."
Kapının ziline bastım. Açıldığında karşımda dünya güzeli bir hatun kişi.. "Buyrun" dedi..
İki taraflı yutkundum önce bi.. (hem alttan hem üstten..)
"F. bey burada mı?"
"Evet. Kim diyelim?"
(Ulen vakit yok..Vakiiitt..)
Süperman edası ile kızın yanından geçip F.'ın yanına giderken.. "B..Ben arkadaşıyım.." diyebildim..
Kaçtı..kaçacak yani..
F.'a tek kelime ve onu destekleyen bir el işareti ile olayı anlattım. Ve tekrar geriye dönerek, kızın yanından geçip, tuvalete girdim. Yüzümdeki ifadeden kızında durumu anladığına şüphem yok..
Şimdi size Tuvalet ve lâvaboyu tarif etmeliyim.
Bir kapı açıyorsunuz, içeride bir lâvabo ve bir kapı daha var..
İlk girdiğiniz kapıyı kapatıp, diğer kapıyı açtığınızda da Türkekırgın'ın bahsettiği Alaturka tuvaleti buluyorsunuz..
Girdim.. Kapıları kapattım.. Pantolonu sıyırdım ve çöktüm..
Tam "Ohhh" diyip bırakacam makaraları.. O da ne?
F. ile yeni sekreterinin konuşmalarını duyuyorum...
Abim.. Biz düz mantıkçıyız..
Bir şeye eşit olan iki şey birbirine eşittir..
Ben onları duyuyorsam, biraz sonra benim çıkaracağım gürültüyü, o güzel kızın duymaması mümkün değil..
Kahretsin..
Sıktırmaya.. büzdürmeye..
yavaş yavaş bırakmaya başla bakalım..
Daha işin başındayım.
Hani işin henüz yüzde onu çıkmış değilken..
İlk kapının açıldığını duydum.. Sonra bir iki adım sesi..
Sonra da F.'ın sesi..
"Bağında üzüm mü var?"
dedi..
ve..
şiiri tamamlayamadı..
Çünkü ben takip eden bir kaç saniye içinde, kalan yüzde doksanı..
değil sekreterin..
aşağı katta kahvede oyun oynayanlarında duyduğunu ve istakalarını atıp kaçışabileceklerini düşündüğüm bir gürültü ile.. bıraktım.
İşim bittikten sonra, Ne F.'a doğru dürüst bir "Allahaısmarladık.." dedim..
Ne de o kızın yüzüne bakabildim..
Çıktım, gittim..
Bi daha da bilmediğim yerden döner yemedim..
6 yorum:
Zeki'yle Metin'in o dönemleri müthişti, hatırlattığın ne iyi oldu Abi. Zincirleme bi dünya esprisi geliyor şu an aklıma, hem de yaptıkları şive ve vurgularıyla, duyuyorum sanki:))
Uçuyoo.. Leylacım d--kaybetmiş.. Olaaa.. Haaakanım abiii.. meyhanede Ufak Ufak deMleniyOdum..
Saf çocuk..gibi
:))Gerçekten keyiflendim, sağol Abi..
Tuvaaaletlerde vesile oluyoz ancak, tabii salıncak durumlarında vesile olması ve zor durumlarda serbest bırakılası sonuçlar doğuran bir ediş olması itibarıyla elbette metanetle karşılıyorken, bloğun baş tarafında yazılagelen akıl akıldan üstündür vari mesajları da not ederekten, müteakip mide bozma hadiselerinde çıtır hatunlardan mütevellit ortamlarda her daim büzük kaslarına hakim olunması hususunda kazalar yaşanabilmesini şanssızlıklık addediyorken, eğlenceye eğlence katması itibariyle " her döner, döner değil, kimi döner, kimi çıkar düz, eğil!" şeklinde aramızda sifreli Ahmet Dede mesajları da aklıma gelmiyor değil.
Az önce bende de enteresan bişi oldu, bloğu açtım ve rutine uygun geyiğin şeysine baktım. Abimin 23:13 msj'na bakıp güldüm, direkt aklıma gelen '':) beklemem lazım, bööle bi cümleden sonra benle Abi'nin arasına normlara göre Kırgın Jaws'ın girmesi gerekiyor, sıramı beklicem'' diicektim ki, hadi commendlere bakıp, ööle yaziim dedim..
O da ne?!?! 23:32 ana fikir başka ama, zırhlara bürülü küçücük bi atıf var..
Ne diim gene abdala malum olmuş..:)
Sevgili T.Kırgın bahsettiğin Sioux aklı idiyse, sorry & see u
sanıyorum ki.. sioux'lara atıftı.::))
olsun..:)
Çok sevdiğim bir sözdür; G.tüyle inatlaşan donuna s.çar.. Hürmetler..
Yorum Gönder