üzerinde binlerce oyunun oynandığı.
Kimi zaman kahramanlıklar, aşklar, başkaldırmalar, ihanetler anlatılır,
kimi zaman da bilgeliktir oyunun konusu.
Tarihler M.Ö. 356 yı gösterirken yine bir oyun sergilenmektedir bu sahnede, sadece meşhur olsun, herkes onu tanısın diye Herostratus adında biri dünyanın 7 harikasından Artemis tapınağını yakmaktadır. Garip rastlantıdır, aynı gece, sonraları Büyük İskender olarak anılacak biri dünyaya açar gözlerini. Herhalde tanrıçalar İskender’in doğumuyla meşgul oldukları için tapınağı koruyamadılar. Oyunun ikinci perdesini sahneye koymak için aradan 22 yıl geçmesi gerekiyordu. Efes’i ziyaret eden Büyük İskender harap olmuş Artemis tapınağını tekrar inşa ettirmek istediğini söyler. Ancak bir şartı vardır, o da adının tapınağa yazılmasıdır. Efes’in ileri gelenleri bu isteği kabul edemeyeceklerini belirtirler. Büyük İskender’in isteğini ret ediyorsanız, çok geçerli ve ikna edici bir sebebiniz olmalı.
Cevapları da aynen öyledir;
“İki Tanrının adı yan yana yazılamaz.”
Yıkımla başlayan bilgelikle biten bir oyun sona ermiştir.
11 yorum:
vouwww:))
hani konu bilgelik olunca aklıma geldi :-)
Korkular sorgulanmamalı...Ama asla sorgulanmamalı..Tanrılar korku vermiştir.İskender bile "Neden..?" diye soramamış.İki tanrı adının yazılmasında ne sakınca var diye sorgulayamamış.. O zaman dan bu zamana kadar değişen birşey olmamış..Korku ama her türlü korku sorgulamaya mani olup.. akılların çalışmasına bir adım daha ileriye gitmeye engel olmuş...
"korku" yerine "inanç" desek daha mı uygun olacak. Bir de sadece akılla bir yere varılamayacağını düşünüyorum, tabi ki benim düşüncemdir.
Sn.Anonymous,ilk olarak korkuların üzerine bence kesinlikle gidilmeli.Hem de inançla gidilmeli..
İkincisi, İskender ''Neden''diye sormuş ki, bilge bir cevap almış karşılığında..
Sevgili Jubelum, üçüncüsü de, Artemis bildiğim kadarıyla bir
Tanrıça idi ve belki de İskender'in büyüklüğü bir dişinin yanında adı anılsın istemediğinden geliyordur:)
tanrı seviyesinde cinsiyetin pek önemi kalmıyor sanki,neyse akıldan konu açıldı ya ben vakit bulursam akıl ve sezgi üzerine bir miktar yazmak istiyorum :-)
Haklısın, benim son cümlem şakaydı zaten. Akıl ve Sezgi'yi sabırla beklerken, Korku ve Sevgiyle ilgili iki satır: Sevginin gerçek karşıtı korkudur.İnsan sevgiyle büyür korkuyla küçülür, korku olunca kapanır sevgiyle açılır, korkuda şüphe sevgide güven duyar
Sevgi dedin ya, öylesine yazmak geldi içimden ; Sevmek doğmaktır, maddeyi aşıp manada doğmaktır, benliklerini egolarını yenip manaya ulaşmaktır. Sevgi nimettir, sevgi Hakk’tır, Sevgi maddesel değil manadır. Sevgi candan geçip canana ulaşmaktır. Sevgi denizinde yok olmak, ‘ölmeden ölmek’ tir.
Şuradan arabaya atlayıp, 1 saat sonra, bütün bunların yaşandığı konuşulduğu yerde, aynı toprağa ayak basıp yürümek nasıl bir his düşündünüz mü?
Bir Austuralyalı dostuma İzmir ve çevresinin 5000 yıllık tarihinden (şimdilerde 9000 olduğu savı var) söz ettiğimde önce gülüp şaka yaptığımı zannetmiş, sonrada hafta sonları her dakikasını tarihi yerlerde geçirmeye başlamıştı. Çünkü bu onun algılama ölçütleri dışındaydı neredeyse. Kendi ülkesinde en uzak tarihin ne olduğunu konuşmak bile çok komik.
Bu coğrafyanın ne olduğunun Farkında mıyız sizce?
valla çok doğru ama ben farkındayım, üstelik uzunca bir süredir araştırıyorum..bundan da keyif alıyorum..
Bu keyif ötesi.. çok ötesi bir 'şey'.
Yorum Gönder