20 Kasım Pazartesi günü İstanbul'da çalıştığım firmadan bir koli mal istedim. Salı günü bu malı almak üzere kargoya gittim. Bizim olmayan bir koli ve üzerinde çalıştığımız firma tarafından bize kesilmiş bir fatura gördüm.. Dedim ki; "Bu mal bize ait değil.. Bu kolinin üzerinde de Ankara yazıyor.. Ama fatura bizim."
"Hay Allah.." dediler.. "Sizin kolinizde üzerindeki Ankara faturası ile birlikte Ankara'ya gitmiştir.. Biz şimdi ilgilenir, gereğini yaparız."
Orada yaklaşık onbeş dakika eyleştim.. Kimse gereğini filan yapmadı..
Kendi kendime bu kolinin Çarşambadan önce elimde olmayacağını düşünerek, (tecrübelerle sabit) çıktım, gittim, işime baktım..
Çarşamba günü tekrar gittim.. Koli aşağıdaki fotoğraftaki gibiydi..
Hani, birisine desen ki, "Usta, bu kolinin içine sıç.." diye, bu kadar yapılır yani..
Ezilmiş, yırtılmış.. Bantlanmış.. Olmamış, iple sarılmış.. Üzerine alakasız bir şeyler akmış..
Sinirlenmemeye çalışarak koliyi aldım.. Faturamız nerede diye sorduğumda, şubedeki iki bayan ve bir bey birbirlerine baktılar.. Sonra mûtad konuşmalar..
-sen almadın mı dünkü faturayı öbür koliden..?
-yOoO.. ben, sen aldın sandım..
Sonra hep birlikte bana dönüp bakmağa başladılar..
Bende o sırada bizim dağılmış kolinin üzerindeki "Ankara Faturasına" bakıyordum..
İstanbul, iki kolinin faturalarını karıştırarak, farklı şehirlere gönderiyor. İzmir ve Ankara'daki şubelerin bundan haberleri olduğu halde faturaların değişmesi gerektiğini akıl edemiyorlar..
Ben bize ait olan o faturanın bugün (perşembe) bana teslim edilebileceğini hiç sanmıyorum..
Ama muhtemelen Cuma günü, tahsilata gelmeyi unutmayacaklar..
Böylece bir koli mal için gidilen yollar.. edilen telefonlar.. kolilerin marmara, anadolu ve ege turları.. unutulan faturalar..
faturalar için edilen yeni telefonlar.. faturaların Türkiye turları..
İçine edilmiş koliler.. tipik Türkish..
Bağlantılı bi fıkra neyin..
Adam ölmüş.. Zebani karşılamış.. "Cehenneme.." dediğinde, karşılık vermemiş.. Biliyor nereye gideceğini. Yürümeye başlamışlar.. Uzun etmeyim, Zebani "Burada" demiş.."senin bildiğinden iki farklı cehennem daha var.."
Adam şaşırmış.."Neymiş onlar..?"
"Amerikan cehennemi ve Türk cehennemi.." demiş zebani.. "Amerikan cehenneminde hergün bu saatte bir çay kaşığı bok yedirirler adama.."
"Ya Türk Cehennemi?"
"Onda da hergün bu saatte bir koca tas bok yedirirler .."
"Eh.." demiş adam.. "Ben Amerikan olanına gideyim.."
Başlamışlar yürümeye.. Yolun ortalarında "pışşt" diye bir ses.. Dönmüş bizim adam, bi bakmış; bööle bi Anadolu ağası, bıyıklı, tespihli..
"Nereye Hemşo?"
"Amerikan cehennemine.." diye karşılık vermiş bizimki..
"Neden ki" diye sorunca posbıyık, bizimki anlatmış.. İşte sizde bir tas bok.. orada bir minik kaşık bok.. filan..
Ağa bıyıklarıyla oynarkene neyin, kısaca anlatmış tecrübelerini..
"Ah be güzel kardaşım be.. Sen gel..Gel.. Bizim Türklerin yanına gel..
Buranın adı üzerinde, Türk cehennemi..
Bi gün tası bulurlar, boku bulamazlar.. Bigün boku bulurlar, kaşık yok..
Kaşığı bulurlar, tas kayıptır.. Ben kırk yıldır buradayım.. daha bi bok neyin yemedik.. Gel sen, gel.."
3 yorum:
abi mailini bulamadım kusura bakma o yüzden buraya yazıyorum.
rar dosyası olarak indirdim senin karışığı da açılmıyor yahu. evet dediğin track vs. cevirmem gerek de. rar'dan nasıl kurtaracam onu. tanımlamayan dosya diyor.
acaba 1,saat 28 dakikaklık mp3 30 dk. da indiği için olabilir mi sorun:)
mailine meyilleniyorum..:)
fatura dün geldi..işte 10 gün filan.. normal be..
Yorum Gönder