Yaşıtlarından en yakın arkadaşların da ölse, öyle çok koymuyor, genç yaşlarını sürerken insana. Yirmi yaşındaki bir arkadaşının ölümünü çok sık ve yoğun yaşayamıyorsun daha doğrusu.. Hayat gailesi (ne demekse) denen şey sanırım. Çarklar öyle bir sıkıştırıyor ki, zaman olmuyor yeterince düşünmeye. Ama yaşlar ilerledikçe, bir de sen çok insan tanıyorsan, çok insan seviyor ve çok insan tarafından seviliyorsan, etrafta ölümler sıklaşmaya başlıyor. İşte o zaman, bencilce düşünmeğe başlıyorsun.. Bakalım bana ne zaman kötü bir haber verecek bir doktor.. O kadar çok ki böyle haberleri alanlar etrafta.. Eskiden kanser haberi alanlara piyango çıkmış denirdi.. Şimdi kanser olmayanlara piyango vuruyor bence.
Bu bok yiyen hastalık, ya hormonlu zerzevattan, ya etrafa simsiyah egzos gazı savuran araçlardan, ya teflonu dökülmüş tavalardan, ya bulaşık makinasının parlatıcısından geliyor. Oynanmış etten, tavuktan, balıktan bile gelebiliyor.. Bir yerlerden geliyor.. Hem de son sürat. Birde üzerine sigara filan varsa, offrşş.. Değmen benim gamlı yaslı gönlüme.. Ne poh yiycaz lan biz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder