Cuma, Ağustos 25, 2006

minicik bir hareketin kısalttığı mesafeler..

Sabah, çorbamın bitmesine az bi zaman kala çaldı telefonum. Açtım. "Enişte, nasılsın?" dedi Yusuf. Bu yakınlarda askere gideceğini biliyorum. Öyle çok fazla da görüşmeyiz. Çok yakın değiliz yani. Sesi ve duruşu her zaman mesafeli olmuştur bana. Yine öyle.. "Gidiyormusun?" diye sordum. "Evet, allahaısmarladık demek için aramıştım." dedi. "Güle güle git, güle güle gel.." cümlesiyle sonlanan bir kısa konuşma geçti aramızda.
Kahve ve sigara sırasında düşündüm O'nu. Okumadı. Okumayı sevmedi. Dışarısı O'nu daha çok cezbetti. Barlarda, kulüplerde geçirdi zamanının çoğunu.. Evinde de mutsuz. Anası ve babası ile de yakın değil. Yalnız. Dediğim gibi, herkese ve bana da uzak duran bir çocuk. Askerliğin O'na iyi geleceğini savunanlar var. Bense, bilmiyorum.
Herşey daha iyi de olabilir, daha kötü de..
Hesabı ödedim. Arabama bindim. Radyo çok eski bir şarkıyı çalmaya yeni başlamış.
"He's in the Army,now"
Çok garip oldum o an.. Hiç düşünmeden son arayan numarayı tuşladım.
"Alo" dedi Yusuf.
Anlattım O'na..Çalan şarkıyı ve tesadüfü..
Acıkta açtım radyonun sesini..(OOooOOoo,in the Army,NoOow)
Sessizlik oldu, şarkının sonunda..
"Sağol, Enişte(m)." dedi, Yusuf.
Sesi hiç duymadığım kadar içten ve cana yakındı.

Hiç yorum yok: