Salı, Ekim 26, 2010

Rut değişikliği...

Geçenlerde kapı çaldı. ( Çok salak bir cümle bu... Sanki kapı 20-25 günde bir çalıyor.)
Neyse, diyafondan "Postaaa." sesi gelince açtım. Asansörden çıkan postacının elinde resmî zarfı ve adamın imzalamam için uzattığı taahhütlü mektup alındısını görünce "Hayırlısı." bakalım diyerek zarfı aldım.
Kapıyı kapatırken zarfın üzerine şöyle bir göz attığımda, hem firmamın adını hem de "bilmem kaçıncı icra mahkemesi - haciz karar tebliği" yazısını gördüm ve ateş bastı...
Kardeşim, hayatımda böyle bir şey yaşamadım ben...
"Lan nedir bu, ne hacizi, ne icrası, ne mahkemesi...?"
Titreyen ellerimle açtım zarfı...
Gözüm istemsiz olarak ilk önce parayı gördü; 53.000 Lira... Ohaaa... Nası'yâni?
Kime takmış olabilirim? Ya da kim bana takmış? Öyle kefilliğim vs'de yok...
Du'bakali...
Sakinleştim önce... Gittim bir koltuğa oturdum ve yazıyı dikkatli bir şekilde okudum...
Meğerse...
Meğer...
Meğğğ..
Eğğğ, şimdi olay şöyle gelişmiş...
Uzun yıllardır mal aldığım Aydın'lı bir firma, Karadeniz bölgesindeki bir başka firmaya olan borcunu ödememiş. Bunun üzerine Karadeniz'li firmanın avukatları Aydın'a hacize gitmişler. Hacizi gerçekleştirirken, masaların üzerinde bulunan bayram, yılbaşı tebrikleri için tutulan adres defterini de almışlar...
Sonra efenim demişler ki;
"Bu adamların muhtemel bu adreslerdeki firmalardan alacakları da olabilir. Hepsine yazı yazalım. Eğer bu insanların ya da firmaların Aydın'lı bu firmaya borçları varsa bu paraları haciz gelen firmaya değil, icra dairesine ödesinler ki biz de alacağımızı tahsil edelim..."
Bunun da hukukta bi ismi varmış ama unuttum şimdi. Herneyse...
Tabi rahatladım ben ilk anda...
Sonra baktım kağıdın altına, üstüne... Avukatlık bürosunun ismi var ama telefonu yok. Gugıl'a sordum. Cevap geldi. Aradım. Bir kız çıktı, anlattım derdimi... "Bi dakka, ben sizi falanca beye bağlayayım..." dedi, tam beklediğim gibi.
Ona da anlattım, o da "bi dakka bu işe filânca bey bakıyor, sizi ona yönlendiriyorum." dedi, tam beklediğim gibi.
Filânca bey, beni dinledikten sonra konuşmaya başladı.
"Bunları yapmak zorundalarmış. Alacak tahsili için her türlü yolu deniyorlarmış, ya benim Aydın'a borcum olsaymış, işte o parayı ben Aydın'a değil, icra müdürlüğüne ödeyecekmişim filan, fülün..."
"Avukat abi, şimdi ben ne yapçam peki?"
"Çok basit beyefendi, ben size Aydın firması ile aranızda şu anda bir alacak verecek olmadığını anlatan bir dilekçe örneği yazdırıcam. Bunu iki nüsha olarak yapın. Adliyeye gidin, ilgili icra mahkemesini bulun, dosyanızın içine koydurun."
"Sayın avukat Abi, ben bunu ne zaman yapçam peki?"
"Yedi iş günü içinde yapmazsanız, sorumlu duruma düşersiniz."
"Sayın Avukat abi... İnsanların işi gücü var, Hava da manyak sıcak... Şimdi ben iş güç bi kenara, bunlarla uğraşmak durumunda mıyım?"
"Ne yazık ki evet, beyefendi..."
"Vay a.q., sayın avukat abi... Şimdi ben, hiç bir suçum ve borcum olmadığı halde, sadece hacize gidilen firmanın adres defterinde adım var diye, işi gücü bırakıp hayatımda girmediğim Bayraklı adliyesinde icra müdürlüklerinde dosyalar arattırıp, kendimi temize çıkartmak için uğraşıcam, öyle mi?
"Hımmm, evet..."
-----------------------------------------
Aynı gün yazı hazırlanır.
İşe başlamadan önceki rutuma Bayraklı adliyesi de alınır.
Büyük arabayla gittiğim için araç garaja giremediğinden kapının önündeki polisten bekleme için tartışmalı bir izin koparılır...
Koca adliyenin labirent koridorlarında bilmem kaçıncı icra müdürlüğü aranır.
Tam o sırada çok sevdiğim ve eski bir akrabam olan avukat görülür.
"Anaaa.. sen benden habersiz buralara geliyosun haaa? Ver bakiim, neymiş derdin?" diye fırça yenilir.
"Bu evrak 3 nüsha olmalıydı, sen şuradan bi fotokopi daha çek gel, ben o sırada şuradaki odadan dosyanı çıkartayım." cümlesi duyulunca rahatlanılır.
İcra kalemine girdiğimde, o kalabalığın içinde, Avukatımın :))) , dosyayı çoktan bulduğu ve işlemi neredeyse bitirdiği görülür...
Öpüşülür, ayrılınır...
Bu olay da benim kanunlara saygılı, hürmetkâr bir T.C. vatandaşı olarak, "Ben z.çtım, sen temizle" başlıklı anılarımın içindeki yerini alır.

13 yorum:

beenmaya dedi ki...

anı başlığını düşündüm de daha ne çok yaşanmışlıklar vardı böyle sende, bende, adaletin adamına göre işlediği canım ülkemde...

Vladimir dedi ki...

Adalet var ya...İşte odan yok buralarda.

ABİ dedi ki...

@ beenmaya, var, vardır, var olacaktır..:)
@ Vladimir, adaletin sarayı var, kendi yok...:)

Adsız dedi ki...

Adliye deyince aklıma ne geldi :) Hani sadece T.C. olur cinsten. Adı bizde saklı bir afukat bey dayımdan (boşanma ve mal paylaşımı mevzusu için) 3.500,00 TL tutarında mahkemeye teminat olarak yatırılmak için para alır. Karşılığında da makbuz verir :) Sonra dayım bir bakar teminatın yerinde yeller esmekte. Dayım parayı aldığını sözle ve evrakla kabul eden avukattan parasını bir türlü alamayınca şahsına dava açar afukat bey yargılanır ve evrak olmasına rağmen ceza almaz !!! zira hiç bir afukat bey dayımın davasını almaz ve aynen şüle bir cümle sarfederler "it iti ısırmaz" hatta dayımdan bu davayı kazanma karşılığı 10.000 $ isteyen bir başka akıllı afukat beyde çıkar :) Şimdi insan hakları mahkemesine kadar uzayacak bir yoldadır dayım :))) Yani beterin beteri vardır şükür diyelim yarabbım :))
calisananne :)

hep dedi ki...

Aman be Abi, sıkıldığın şeye bak. haciz sana gelmemiş daha ne istiyorsun. evet belki senin rahatın bozuldu, o sıcakta adliyeye filan gittin, yazı yazdın vs...ama yaşadığın şey o kadarda anlamsız değil. öncelikle sana haciz ihbarnamesi gelmiş olmasının nedeni ajandada adının adresinin yazıyor olmasından değil, daha önce mal alıp, ödeme yapmış olmandan, kısaca batık firma ile daha önce ticari geçmişinin olmasındandır. geçmişte teslim aldığın bir malla ilgili ödeme yapacak olabilirdin pekâla. ikincisi borcunu ödemeyen,üzerlerinde mal varlığı da bırakmayan kötüniyetli borçlular oluyor ki, iyiniyetli alacaklıların alacağını tahsil etmesinin en mantıklı yollarından biri de bu, örneğin Bankalardaki hesaplarına, üçüncü şahıslardaki alacaklarına haciz koydurtmak oluyor. şöyle bakıp empati kur bence, sen de batmış ya da batmış gibi yapan bir firmadan alacaklı olabilirsin.
neyse bu da böyle gece yarısı hakkaniyet dersi olsun artık :)

Vladimir dedi ki...

Dünyanın en büyük adalet sarayı inşaatı tam gaz ilerliyor bu arada.

Haccecan dedi ki...

Bende telefon şirketine açtığım dava hala sürüyor. Dava sonuçlandığında yazarım. Nedir şu adaletten! çektiğimiz yahu!!!

egemavisi dedi ki...

Ya Aydınlı firmanın adres defterinde değil de heryerekon davasının bir sanığının adres defterinde geçseydi adın, ne olurdu Abi?
Şaka bir yana geçmişler olsun!

ali zafer sapci dedi ki...

Anlattığınız olayın benzerleriyle sık sık karşılaşıyoruz. Örgütlü birey güçlüdür, bizi örgütsüzleştirerek dilediklerini yapıyorlar. Olsun, biz yine de buradayız! Selamlar.

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Böyle saçma bir uygulamanın kanunda yeri mi var sahiden? Akıllara zarar ne diyeyim. Tek suçu zamanında o firma ile iş yapmış bir insan olmak olan birini önce icra kağıdıyla korkutan, sonra kendini aklamak için kapı kapı dolaştıran kanunlara birşey denir mi?

ABİ dedi ki...

@ ÇAO, benimde tanıdığım ne afukatlar var... kesin haklısın...
@ Hep, valla ben anlamam... Kanun "biri zıçar,suçu olmayan temizler" diyorsa, ki diyor, sevmiyorum, onaylamıyorum...
@ Vladimir, aynen...
@ Haccecan, evet. O konuyu hatırlıyor ve sonucunu merak ediyorum.
@ Ege Mavisi, sağol, teşekkürler.
@ Ali Zafer Şapçı, birlikte ve burada... teşekkürler.
@ Aydan Atlayan Kedi, denmez. Edilir. ( Birşey - Küfür. ) :))

hep dedi ki...

@ Abey, kanunu bilmemenin mazeret olmadığı bi memlekette kanunu anlamamanın esamesi bile okunmaz :)))))

ÇALIŞAN ANNE OLMAK dedi ki...

Abowwwww ben nassı bi pot kırmışım şimdi uyandım emi tüüüüüüüü bana...ama sözüm meclisten dışarı...