Salı, Ekim 27, 2009

Adamım: ALAIN...

Erkekte yakışıklılık ve karizma farkına hep değinmişimdir dost sohbetlerinde. Misal kemikli burunlu, kirli sakallı genç erkekler karizmatiktirler. İmirzalıoğlu mesela, bu konuda aklıma gelen ilk örnek. Kemikli yüz yapısına, sakalına ve birbirine yakın gözlerine rağmen karizmatiktir.

Oysa buna karşın Kıvanç Tatlıtuğ'da, karizmatik değil yakışıklıdır meselâ.

Yakışıklılık olgusunda, ağız, burun, kaş, göz, çene, boy, pos dediğimiz şeyler, kalemle çizilmiş gibi düzgün olmalıdır.

Yakışıklılık olgusunda biraz bebek yüzlü olmak vardır. Buradan yola çıkarsak eğer, benim için gelmiş geçmiş en yakışıklı adamlardan birisidir Alain Delon.

Hemen hemen tüm filmlerinde ya bir gangsteri ya da bir polisi canlandıran ve elinde muhakkak bir silah olan Delon'un tüm filmlerinde ismi J harfi ile başlar. Jo, Julien, Julian, Jean, Jaques, Jeff, Jean-Paul ve Jean-Marie gibi... Alıntı:
8 Kasım 1935’de Sceaux’da doğan Delon’un bugün bile hâlâ konuşmadığı annesi Edith ve babası Fabian o dört yaşındayken boşandı. Evlatlık verildiği aile öldürülünce annesi ve üvey babası onu yeniden yanlarına aldı. Ancak Alain 15 yaşında tasdikname alana kadar birçok okuldan kovuldu. Sonunda donanmaya yazılıp Hindiçin’e gitti. 1956 yılında terhis olup geldiği Paris’te Les Halles pazarında hamallık, satıcılık yaptı. Paris kafelerinde garsonluk yaptığı sırada, daha sonra altı filmde birlikte oynayacakları aktör Jean-Claude Brialy ile arkadaş oldu. Onunla birlikte 1957 Cannes Film Festivali’ne gitti. Eşine az rastlanır yakışıklılıkta, soğuk ve mesafeli tavırlı, savaşta mı yoksa sokaklarda mı aldığı belirsiz yara izleriyle çekiciliği bir kat daha artan henüz 22 yaşındaki bu delikanlı ortalığı birbirine kattı ve deyim yerindeyse kapanın elinde kaldı. Hollywood yapımcısı David O. Selznick onu 1955’te ölen James Dean’in tahtına geçirmek için yedi yıllık bir sözleşme teklif etti. Ama Fransız aktris Simone Signoret ve eski kocası yönetmen Yves Allegret onu anavatan topraklarında kalmaya ikna etti. Yves Allegret ile birlikte çevirdiği ilk filmi "Quand la femme s’en mele / İşe Kadın Karışırsa"da üstlendiği kiralık katil Jo rolünü farklı biçimlerde de olsa tüm kariyeri boyunca sürdürecekti...

İkinci filmi "Sois belle et tais toi / Güzel Görün ve Kapa Çeneni"de kuşağının bir başka oyuncusu Jean-Paul Belmondo başrolü paylaştı. Bu film, beş filmde daha sürecek ve "Borsalino" ile sinema tarihine geçecek bir beraberliğin başlangıcı oldu. Üçüncü filmi "Christine"de başrolü paylaştığı Avusturyalı Romy Schneider ona aşık olup Fransa’ya yerleşti. Beş yıl nişanlı kaldılar. "Kızgın Güneş"teki rolüyle perçinlenen "kötü çocuk" karakterinden hemen sonra Alain Delon’u bambaşka bir şekilde değerlendiren yönetmen, İtalyan usta Luchino Visconti oldu. Visconti ona "Rocco e i suoi fratelli / Rocco ve Kardeşleri" ve "Il Gattopardo / Leopar" adlı başyapıtlarında rol verdi. Bu sırada Delon’un şarkıcı Nico’dan bir oğlu (Christian Aaron Boulogne) oldu. Ama çift evlenmeden ayrıldı ve çocuğu Delon’un annesi Edith büyüttü. Alain Delon, Schneider ile nişanını bozduktan bir süre sonra oğlu Anthony’nin annesi olacak Nathalie Canovas ile evlendi. Delbeau Yapım şirketini kurdu. Dört filmle ABD’de şansını deneyen Delon aradığını bulamadı. Fransa’ya dönüşünde "Kiralık Katil" ile görkemli bir başarıya erişti. Ancak bir skandal yine huzurunu bozacaktı. Marsilya’yı merkez alan Fransız yeraltı dünyasıyla ilişkisi olduğu söylentileri kulaktan kulağa yayıldı. 1968 yılında koruması ve arkadaşı Stefan Markoviç ölü bulununca karısı Nathalie ile birlikte uyuşturucu, silah ve kadın ticaretini kapsayan bu davada sorgulandı. Ama hakkındaki tüm suçlamalar asılsız çıktı.
Bu olay sanki Delon’un kariyerini tümüyle polisiyelere yöneltti. 1970’te ikinci yapım şirketi Adel’i kurdu. Yetmiş ve seksenlerde, nitelikli B sınıfı filmlerin arasında Volker Schlöndorff’un Proust uyarlaması "Un amour de Swann / Swann’ın Bir Aşkı", Joseph Losey’nin "Assasination of Trotsky / Meksika’da Cinayet" (Haftaya Sinema Büyüsü’nde gösterilecek), "Kaderi Arayan Adam", "Ayrı Odalar" gibi sanat filmlerini de serpiştirerek yüksek bir tempoyla çalıştı. 1990’da ikinci evliliğinin ardından nadiren kamera karşısına geçti. 1998’de Berlin Film Festivali’nden yaşam boyu başarısına karşılık bir Altın Ayı ödülü kazandıktan sonra sinemayı bıraktığını açıkladı.

Ben bir yıldız değilim, ben bir aktörüm."
Alain Delon yaşamı boyunca bu gerçeği anlatmaya çalıştığını söyler bir röportajında. İnsanın nefesini kesen olağanüstü bir güzelliğe sahip olsa da Delon’u bir aktör olarak değerlendiremeyenler, sinema tarihinin başyapıtları olan filmlerini de izlememiş demektir. Patricia Highsmith’in "Yetenekli Bay Ripley" adlı romanının ilk uyarlaması olan, Rene Clement’ın "Plein Soleil / Kızgın Güneş"inde Alain Delon’u, öldürdüğü zengin arkadaşının yerine geçen Tom Ripley rolünde, Matt Damon’ın sonradan yanına bile yaklaşamadığı bir performansla izlersiniz. Clement’ın Delon’u görüntüleme tarzı, çekimler sırasında bir ilişki yaşadıkları dedikodularına bile yol açmıştı.



Henri Verneuil’ün "Melodie an sous sol / Vurgun"unda Alain Delon, Fransız sinemasının dev aktörü Jean Gabin ile ilk kez kamera karşısına geçme fırsatı buldu. Film 1964 yılı Altın Küre ödülü kazandı. Yenilikçi yönetmen Jean-Pierre Melville’in bir kült filme dönüşen "Le Samourai / Kiralık Katil"indeki ana karakterin Japon kültürüne merakının Delon’dan esinlenerek yaratıldığı söylenir. Melville, Delon’a kiralık katil rolünü teklif etmek için evine gittiğinde salonda sadece siyah deri bir kanape, bir samuray kılıcı, mızrağı ve hançeri görüp etkilenmiş.

Romy Schneider ile başrolü paylaştığı mükemmel kara film "La piscine / Sen Benimsin" ve "Trois hommes a abattre / Üç Adam Ölecek". Delon’un olgunluk döneminin en iyi iki performansını verdiği filmler de unutulmadı. Joseph Losey’in "M. Klein / Kaderi Arayan Adam"ında Nazi işgali altındaki Paris’te Musevi bir antikacıyı canlandırdı. Bu rolle ilk kez aday gösterildiği Cesar Ödülü’nü sekiz yıl sonra Bertrand Blier’nin "Notre Histoire / Ayrı Odalar"ındaki alkolik, mutsuz erkek rolüyle kazandı.
Kendi kurduğu şirkette yapımcı ve senarist olarak da çalışan Delon sadece iki kez yönetmenliği denedi. Bunlardan ilki 1981 yapımı "Pour la peau d’un flic / Bir Aynasızın Postu İçin" hem eleştirmenlerce gayet başarılı bulundu hem de yüksek bir gişe hasılatı elde etti. Çapkınlığı sanat haline getirmiş Kazanova’nın yaşlılık günlerini anlatan "Le retour de Casanova / Kazanova’nın Dönüşü" saçlarına ak düşmüş Delon’a pek yakıştı doğrusu.


Alain Delon, artık oğlu Alain Fabien ve ikinci eşi model Rosalie van Bremen’den olan kızı Anouchka ile Hollanda’da huzur içinde yaşıyor. Ve kendisinin sekizde biri yaşındaki oğluyla "Fabio Montale" adlı bir dizide oynuyor.



9 yorum:

SeRiOuuS dedi ki...

karizmatik ve yakışıklı tanımlarına kesinlikle katılıyorum.
Şahsen yakısıklı değilimdir ama karizmatik olduğumu hem bana söyleyenlerden hemde tanımından gayet net çıkarıyorum :P :D

nilly'nin dünyası dedi ki...

Allah sağlık versin ne diyelim zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış, elalemin karizmatikliği yada yakışıklılığı bizim parmaklarımızı...
Bana göre kuzenlerim vede sizi gördüm siz dahi daha karizmatiksiniz...
Nilly

cesur kedi dedi ki...

Ben yakışıklıya yakışıklı, karizmatiğe karizmatik demen benim olmadıkça :))

Kenan İmirzalıoğlu da Kıvanç da bana bu nedenle hiç çekici gelmiyor sanırım. Hatta dün tvde Kenan'a denk geldim ve bu adamın nesi millete karizmatik, çekici geliyor acep diye düşündüm. Onu karizmatik kılan şey acaba esmer ve tipsiz seven Türk kasınları mı dedim :)) Ses tonu hoş ama :)

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

Hayatta en çok istediğim şeylerden biridir."Sevdiği işi yaptı" ondan sonra öldü densin arkamdan...
Mesela kaptan cousteau'ya hep özenmişimdir.Bana göre Alain Delon'da böyle...
Allah günah yazmasın hala daha iyi görünüyor.:)

Deniz dedi ki...

Bence adamcağızın roman gibi bir hayat hikayesi var... Kendi yaşamını film yapsa ve oynasa, kendi adına başyapıtı olur :)

Kubilay Kızıldenizli dedi ki...

Kıskandım valla!

öykü dedi ki...

Gercekten cok yakısıklı
su anda yasına ragmen bıle cok hos gorunuyor

ABİ dedi ki...

sağol Karizmatik SeRiOuuS ...:))
"siz dahi" derken nası yani Nilly? :)))
@ Elif, Kenan ve Kıvanç örneklerini popüler oldukları için verdim. Yoksa bana da bir şey yazmaz.:)))
@ içimden geldiği gibi ~~~ , Yaw Allah'ın kime günah yazacağını anlamadım ben.
@ Cahil, Doğru walla. Adam mafia tafya işleri ile de ilgilenmiş sanırsam.
@ Kıskanma Kubi ne olur, Çalış senin de olur. :)))
@ Öykü, evet. Aynen.

nilly'nin dünyası dedi ki...

cevapsız kalan bir olmuş.))Bakış açıları çok farklıdır sizde katılıyorsunuz buna.İki oğlum var ikiside aman allahım diyebilecek kadar yakışıklılar babalarıda öyle.Ancak benim hayran olduğum Charles Bronson dur.)Siz dahi derken biliyorsunuz çok yeni tanıyoruz birbirimizi ve gerçekleri söylemek haddimi aşabilir düşünccesi ile cümlenin belini kırarak söylemek istedim..Bilmem anlatabildim.)Haklısınız doğrusu şu olmalıydı siz Alain den daha karizmatiksiniz.
İyi günler geç olduğunu düşünmeyin.
Nilyy