Perşembe, Temmuz 02, 2009

Tükenmezin arka tarafı

Ceku'nun annesi ve babası uzun yıllar önce ölmüş, o da oğlan kardeşi ile birlikte yaşamaya başlamıştı. Kaan'la evlenmeye karar verdiklerinde, kardeşine ufak fakat güzel bir ev tutmuşlar ve kendi oturdukları evi elden geçirip orada yaşamayı planlamışlardı.Karşıyaka'nın şirin bir sokağında olan ev, Kaan'ın annesi ve babası ile oturduğu eve de pek uzak değildi.
Nikah günü yaklaştıkça hazırlıklar artıyor, işler bitmeyecek gibi görünmeye başlıyordu.
O gün Ceku, oğlan kardeşinin yeni evine taşınmasına yardım ettikten sonra, Kaan'la birlikte, evden atılması gereken, artık kullanılmayacak olan eşyaları kolilere doldurmuş ve akşam üzeri evin önündeki çöp tenekesine atmıştı.
Kaan "Artık eve çıkmayalım, annemlere uğrayalım buradan, akşam da orada yatarız. Evi de yarın toparlarız." dediğinde, fazla da düşünmeden kabul etmişti.Akşamın ilerleyen saatlerinde Ceku, ertesi gün işe gitmek için kıyafetinin uygun olmadığını düşünmüş, Kaan'a "Gel bi koşu gidip evden bir kaç parça bir şey alalım." demişti.

* * * *

Sokaklarına dönen köşeye geldiklerinde sezmişlerdi ortamın garipliğini.
Balkonlarda insanlar meraklı gözlerle izliyorlardı sokakta olanları.
Polis arabaları vardı. Barikatlar kurulmuştu köşelere. Ve tam apartmanlarının önüne çekilmeye çalışan sarı kordonlar...
Şaşırdılar.Usul usul yaklaşırlarken, "Bomba, bomba var galiba." sözlerini duymaya başlamışlardı.
Çevredekilerin ve özellikle polislerin tüm dikkatlerinin çöp kutusuna odaklandığını farkettiklerinde, duydular sesi...
Çöp kutusundan gelen ses düzenli olarak "vik vik vik" diye ötüyordu.
Herkesin dikkati seste ve büyük çöp tenekesinde olduğundan, kimse Kaan ve Ceku'nun birbirine garip bir ifadeyle baktığını farketmedi.
Kısık bir sesle sordu Kaan; - Sen eski alârmı atmıştın di mi?-Ceku aynı tonda cevapladı; - Hımm.K- Bu onun sesine benziyo di mi?C- Benzemiyo, aynısı...
Kaan bir an düşündükten sonra, çöp kutusuna son derece ihtiyatla(!) eğilmiş olan, bir elinde fener diğerinde ise bir tükenmez kalem tutan polise yaklaşmaya çalıştı...Diğer polisler; -Yaklaşma hemşerim, bomba olabilir.- dediler.Kaan "Bomba değil o, ben biliyorum ne olduğunu." diye yanıtlayınca, tükenmez kalemin tersiyle çöp kutusunu kurcalayan polis doğrularak "Ne peki?" diye sordu.
"Biz az evvel eski eşyalarımızı attık buraya... İçinde bir de pencere tipi eski alârm vardı. Bu onun sesi sanırım."
"Eh be hemşerim, çalışır halde alârm atılır mı çöpe?"
"Abi, içinde pil olup olmadığını bile hatırlamıyorum. Bir sürü şey attık kolilerin içinde. Çalışmayan bir şeydi o da. Belki çöp karıştırıcılar yanlışlıkla açma tuşuna filân dokunmuşlardır."
"Al o zaman feneri ve tükenmezi, sen bul şunu..."
Kaan tereddüt etmeden daldı çöp tenekesinin içine, bir dakika bile geçmeden çıkarttı vikviklemekte olan parçayı dışarıya... Düğmesini kapatınca seste kesildi...
Polis, sert bir hareketle Kaan'ın elinden aldı ufak beyaz âleti. Evirdi, çevirdi. Düğmesini açtı, vikvik edince kapattı.Sonra yere attı. Üzerinde tepindi. Durdu baktı. Bir kaç kez daha vurdu tabanıyla. Darmadağın olduğuna emin olduktan sonra, bomba imhâ araçlarını ( tükenmezini ve fenerini ) geri istedi.
Barikatlar ve sarı kordonlar kaldırıldı. Ekip arabaları olası bir başka bomba ihbarına müdâhele etmek üzere mahalleyi terk ettiler. Konukomşu olağan hâllerine döndü.
Ceku ve Kaan ise evlilik hazırlıklarına devam ediyor...

7 yorum:

Vladimir dedi ki...

Olur böyle vakalar...Türk polisi yakalar..
Çifte kumrulara ömür boyu mutluluklar :))

beenmaya dedi ki...

üniversitedeki ilk senem nedeniyle sık sık ereğli-istanbul arası mekik dokuyorum. otobüste en öne kurulmuş istanbula doğru seyir halindeyken alarm sesi gibi birşey ötmeye başlıyor hiç üstüme alınmıyorum tabi ben. derken ses hiç durmadığı gibi sürekli artmaya başlıyor ve bütün otobüs hatta şoför bile en önden birşeyler söylenmeye başlıyor. o zamanlar cep telefonları kapalı otobüste ve o zamanlar benim bir cep telefonum bile yok. neyse uavin dolanmaya başlıyor ses nereden geliyor diye derken benim koltuğun yanında duruyor birden ve üstte duran çantamı alıp bu kimin diyor. otobüs halkıyla beraber bende şaşkınlık içindeyim tabi. meğer benim 2 yaramaz kardeşim evdeki bir çalar saati kurup çantama atmışlar muzurluk olsun diye. ne utanmıştım ama :)))

jubelum dedi ki...

Benzer bi olay:-) kısa kısa şöyle...Çalışan bir emektarımız var çok yaşlandı ama yine de gelir gider severiz biz onu ama yaşlılık işte bazen altına kaçırma vaziyetleri:-(, bir akşam üzeri evine dönerken, torunları oynasın diye eski iki telsizi verdim ona, o da aldı torbasına koydu. Saat 8 sularında bakkala gittim kıyamet kopuyor, dediğin gibi sarı kordonlar, imha ekipleri, bir siyah torbanın başındalar, kimseyi yaklaştırmıyorlar yanına, bir süre sonra fünye ile patlattılar, içinde iki don ve parçalanmış iki telsiz çıktı:-) Bizden çıkıp bakkala uğramış, torbayı dışarıda unutmuş, torbanın dışına telsizlerden birinin anteni de çıkmış mı, gerisi anlattığım gibi..Çok utanmıştı...

egemavisi dedi ki...

Türk'ün aklına akıl sır ermez. Hem adama yaklaşma, patlayabilir de hem de tükenmez kalemle karıştır. Tükenmez DMO malıysa, o başka. Onlar devlet dairelerinde her işe yarıyorlar. :P
Ceku ve Kaan'a mutluluklar.

Deniz dedi ki...

insanların içine bu korkuları salanlar da kabahat...

Nasıl da korku dolu ve paranoyak bir dünya oldu burası...

Deniz dedi ki...

insanların içine bu korkuları salanlar da kabahat...

Nasıl da korku dolu ve paranoyak bir dünya oldu burası...

GULTEINEN ENKELINI dedi ki...

saatin ustunde niye tepindi memur kardes saatin pilini cikartmak varken? :))))