Cuma, Haziran 12, 2009

Ayna

Dün akşam epeyce geç saatte geldim eve, malum NBA maçları falan var, derdim bir an önce yatmak, hafta başından beri gün aşırı 4 te kalkıyorum Hido'nun uğruna. Hafiften hayali fener görüntüsüne bürünmeye başladım. Dişlerimi fırçalarken birden fark ettim, ne kadar uzun süredir aynada kendime bakmadığıma, bir süre kendimle göz göze kaldım. Şimdi bu şartlarda normal bir insanın aklından geçenler – yahu yıllar ne çabuk geçiyor, ne hale geldik, yaşlanıyoruz galiba – olmalıyken inanmayacaksınız benim aklıma şair Neşati'nin bir gazelinin son iki cümlesi geldi.

“Ettik o kadar ref-i ta'ayyün ki Neşati
Ayine-i pür tab-ı mücellada nihanız.”

Yuh dedim saatin 2 sinde; Neşati. Neyse aklıma düştü ya, açıklamasını da yapalım bu cümlelerin. Üstad diyor ki; Aşikarlığı o kadar red ettik ki, ruhumuzu hapseden cisim aleminden kurtulup, öyle görünmez olduk ki; aynanın parlak sathında saklı kaldık. Malum tasavvufta görünmek cismin özelliğidir. Cisim ise özü, hakikati, ruhu, aslolanı kapatır ve hapseder. Ruh ancak aşk yoluyla cisminden kendini kurtarır ve arınır. Aşk ve Ayna. Şimdi aşk hakkında laflasam, kurtaramayacağım kendimi iyisimi aynadan devam edelim.

Aynayı ayna yapan”sır”rıdır. Sır olmasa ayna basit bir cama dönüşecektir. Sadece görüntümüz girebiliyor aynaya ve biz giremediğimiz boyuttan bilgileri görüntümüz aracılığı ile ediniriz. Yani hakiki olanı değil, yansıyan sureti tanırız. Peki suret aslı ne kadar yansıtır? Bu bilinemeyecek elbette ama aynaya bakarak bunu değerlendirirsek aynanın kendine has oyunları olduğunu fark ederiz. Örneğin aynadaki görüntümüz bize benzer bir “öteki”dir. Çünkü aynada “kurmaca” vardır...

İlk ayna belkide Ovidius'un anlattığı Narcissus öyküsünde belirir. O gördüğü imgeye aşık olmuştur. Peki o kimi görmüştür, onu bilebilir mi? Öykünün tamamını göz önünde bulundurursak ayna kavuşmak ile hiçbir zaman kavuşamamayı simgeler aynı anda...

Oscar Wilde bu öyküyü söyle anlatmayı tercih etmiştir. Özetle; Narcissus'un ölümüne üzülen kır çiçekleri ağlayabilmek için nehirden su damlaları ister. Nehir, “benim suyum buna yetmez ki” deyince, kır çiçekleri Narcissus'un güzelliğini anlatmaya başlarlar. Nehir “güzel miydi bilemiyorum çünkü sularıma eğildiğinde onun gözlerinde yansıyan nehre vurgundum ben” der. Belki görüntü de kendi gerçeğini aramaktadır. Bu bakılan yön ve bakılan “şey” e göre değişir demek ki...

Aragon da, Elsa'nın gözlerinde ancak kendini görebildiğini söyler, onun yokluğunda aynasını yitirmiş olduğundan bahseder. Artık darmadağınık kalmıştır. Ne ve kim olduğunu bilememektedir.

İlhan Berk için gökyüzü, kendisine tutulan bir aynadır. Zaten doğa bütünüyle insanın önüne serilen bir ayna değil midir? Peki neyi yansıtır? Evreni, hakikati, olan biteninin arkasındakini, kendini, görebildiğini velhasıl neye bakmasını biliyorsanız onu, neyi arıyorsanız onu, neyi özlüyorsanız onu, neden korkuyorsanız onu.

Ayna en hafif ifade ile kendinin farkına olmak. Birkaç adım daha gidersek birey olmak demektir. Yani asıl yalnızlık demektir. İstersek görüntüdeki beğenmediğimiz taraflarımızı adım adım değiştirebiliriz, değiştiremesek bile beğenmediğimiz şeyin farkına varırız, farkına varmasak bile değerlendirme yaparız, değerlendirme yapmasak bile baka baka öğreniriz. Tüm bunlardan sonra her geçen saniye başka biri olarak bakar, her geçen saniye başka biri olarak görüntümüzü görürüz.

Bu kısa sürede aklıma gelenler bunlar oldu artık aynanın önünden ayrılıp yatmak istiyorum. Çünkü sabaha karşı maç için kalkacağım. Daha önce dediğim gibi bugünlerde böyleyim...

6 yorum:

GULTEINEN ENKELINI dedi ki...

Sen aynayi nefis bir derlemeyle anlatirken gecistirdigin "ask" a takildim ben Juby...
Ruh ask yolu ile arinir mi durulasir mi bilemiyorum ama kisinin en buyuk aski kendisine duydugu hayranligidir bence; nehir bile dememis mi Narcissus kendi aksini hayran hayran izlerken nehirde; nehir de kendi aksini izliyormus hayran hayran Narcissus'un gozlerinde...

Yasayacagimiz askin derecesi; karsilastigimiz kisinin bize ne kadar ayna olduguna baglidir; kendimizden, icimizden, umutlarimizdan, hayallerimizden, o hayran oldugumuz varliktan ne kadar cok ozellik bulursak karsilastigimiz kiside yasayacagimiz askin siddeti de o kadar buyuk olur kanimca...

Kocaman aynali gunler dilerim bu bahar aylarinda :-D

jubelum dedi ki...

Doğrusunu istersen bende emin değilim ama aşkın ruha iyi geldiğine şahit oldum...Geçiştirme konusuna gelince bir gün yazacağım, dün çok geç olduğu için geçiştirdim yoksa "aşk" ı geçiştirmeye ehliyetli değilim :-)

Geveze Kalem dedi ki...

Alkışlarımı duyuyor musun?
Muhteşem!

ABİ dedi ki...

abi, 2 gün kayboldum... uçmuşunuz burada yaw...:))

sevgili Juby, sen aşık ol ve acı çek, ben tatile gideyim...:)

Blog şenlenir valla...

Sevgiler hepinize.

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

İnsan, insanın aynasıdır derler bir de. Her birimiz diğerlerinde aslında kendimizde beğenmediğimiz yönleri görüp eleştirmez miyiz? Ya da kendimizde beğendiğimizi başkasında görüp güzel bulmaz mıyız?

egemavisi dedi ki...

Yazın bana ayna oldu jubelum. Gördüm bir şey daha. Değiştim biraz daha. Bir dahaki okuyuşumda tekrar değişeceğim kesin.