Yıllar önceydi.. Sanırım 1994-95..
Bakkaldan eve bi'şeyler göndermesini istemiştim.
Bir kaç dakika sonra çalan kapıyı açtığımda, karşımda 8-10 yaşlarında bir erkek çocuğu vardı..
Bakkal çırağı istediklerimi getirmişti..
Kapıyı açık bırakıp, getirdiklerini mutfağa bıraktıktan sonra parayı vermek için geri döndüğümde, çırak "abi, sen fakir misin?" diye sordu âniden..
Şaşkınlıkla "Neden böyle düşündün ki?" dedim.
"Çok az eşya var abi senin evinde." diye yanıtladı.
Belli ki, rafları dantellerle süslenerek doldurulmuş koca büfeleri, büyük masaları, heryerine bi'şeyler tıkıştırılmış salonları görüyordu çırak, uğradığı zengin evlerde..
* * * *
2000'li yılların başı..
Evin boyası ve bâzı şeylerini değiştirirken, sokak kapımızı söküp balkona taşımış, orada üzerine akıttığım alçı ve tutkal karışımı kuruduktan sonra yerine takmış ve lâcivert renge boyamıştım.
Farklı bir kapı olmuştu gerçekten..
Bir kaç sene sonra, bir gün eve dönerken asansörün kapısını bizim katta açtığımda, elleriyle benim kapıyı okşayarak ne olduğunu anlamaya çalışan bi'kaç kişi gördüm..
Adamlardan bi'tanesi uzun zamandır Almanya'da yaşayan ev sâhibiydi. Diğerleri ise boyacıydı.
Sordular "nası'yaptınız bunu?" diye.. Anlattım.
Evlerinin iki giriş kapısı var..(dı o zamanlar. Şimdiki vatandaş birini iptal etti.)
Bunlara kapıları sökmek, alçı ve tutkalı karıştırarak böyle bi'şeyle uğraşmak zor geldiğinden sanırım, bi'yerden aldıkları tüp tutkalı uzaktan fışkırtarak yapmaya çalıştılar işi..
İçinde alçı olmadığından sıvı tutkal aşağıya süzülüp kururken sanki bir tükürük ya da sperm efekti yapmıştı kapılarında bi'kaç gün.. Beyaz, beyaz..
Asıl acaipliği bi'kaç gün sonra, bi'gece eve geldiğimde gördüm.
Tutkalları kurumuş olan kapıları kan kırmızısına boyamışlardı.. Yuh dedim içimden.
Bir müddet sonra, bi'akşam A.W. kasaptan istediği eti getiren kasap çırağına açmış kapıyı..
Bana seslendi "Çabuk gel.." diye.. Sesi endişeliydi..
Koşup gittiğimde, gözlerinde dehşet ve korku ifâdesi olan, ağlayan ve burnunu çeken bir çocuk gördüm.. Titriyordu..
İlk aklıma gelen merdivenlerde ya da asansörde bir saldırı ya da tâcize uğradığı olmuştu..
"N'oldu oğlum?" filân diye sorduğumda, uzun etmiim, çocuğun kırmızı kapılardan inanılmaz etkilendiğini ve korktuğunu anladım.
O'nun gözü ile baktığımda, gerçekten bir mezbaha kapısı görünümü vardı kapılarda..
Sanki oluk oluk kan akmış ve pıhtılaşmıştı üzerlerinde..
Çocuğu sâkinleştirip gönderdikten sonra Alamancıyla konuştum ve anlattım olayı..
"Sizinkinin aynısı olmasın diye o renge boyadık." dedi ama bir mahsuru olmadığını hattâ daha da iyi olacağını söyleyince lâciverte döndü onlarda..
* * * *
İki erkek çocuğunun gözünden detaylardı bunlar..
Bu kadar..
Kırmızı kapı komşunun kapısı değil, bizim kapının fotoğraf hilesiyle kırmızıya döndürülmüş hâlidir. Azıcık fikir vermesi açısından.. Akıntı efektlerini bir de diğer şekilde görseydiniz, siz de z.çardınız belki..
Cuma, Kasım 21, 2008
iki çırağın gözüyle..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
ay yazık yaa, şimdi o çocukcağızı düşündüm de içim cız etti :(
kimsede olmayan bir sokak kapısı ha. güzel fikir ama çok da çarpıcı. Bir arkadaşımın Ankaradaki evinin kapısı çok güzel. Ben de onu çok beğeniyorum. Vardır mutlaka başkalarında da, ama ben sadece onda gördüm şimdiye kadar. Aslında o da sıradan bir demir kapı işte :)
valla bizimki de sıradan bi tahta kapı işte, çınar. :)
abi valla kırmızı hali korku filmlerinden çıkmış gibi. destere filanb. brrr. çocuk haklı. bir de kat sahanlığı hafif loşsa..
"ZEVKLER VE RENKLER TARTIŞILMAZ" biçimiden ifade edilmiş kanun hükmünde bir cümlenin varlığı yadsımamamkla birlikte şu kırmızı kapının renk tonunun tartışılmasından yanayım. İlk gören şok olur, içerde seri katil gizleniyor sanır. Yok ama gizlense boyamaz öyle. Alenen seri katil var sanır, zili çalası gelmez insanın.
ilk çocukceğizi japonyaya neyim hiç göndermemek lazım :P Dantel raf ve aksesuar eksikliğinden dünyanın en geri kalmış fakir ülkesi damgası yiyebilirler bu sebepten .Bir müddet ahşap ve seramik boyama teknikleriyle epeyce uğraşmıştım kapınız güzel olmuş .çok yaratıcı. üzerine sprey boyalarla gümüşi veya altınımsı bir ışıltı vermeniz de ayrı bir hava katabilir :D Hatta kırtasiyelerdeki japon kanji sanatından bir iki sticker çalışması da yaptınız mı kapınıza sanat şaheseri bilenem diyebilirim .hehhehe
*loş değildi gülçin..ama adamlar mat değil de parlak kırmızı kullandıkları için ışıkta hakkaten ürkünç görünüyordu..
*vladimir: alamancı işleri bitirdikten sonra döndü almanya'ya.. iki bekar kıza kiraya verdi o evi.. seri katildi onlarda zâten.:))
*SananaAki BaNAneSaN: emin ol, ilk yaptığımda çerçeveler ve bazı yerlere gümüş sprey atmıştım.. ama ikinci boyamada uğraşmadım onunla..
eminim bizim 4 yaşındaki Lina, evdeki sticker yapıştırma işlemlerinden sonra kapıyıda sıraya sokacaktır..
Demek ki neymiş, taklitle bir yere varılmazmış.:)
Bir söz var, pek severim; "Bir aslanı taklit eden, aslan da olsa maymunlaşır." :))
"Maymunlaşan taklitçi aslan" Geveze kalem, sağol valla ben de bayıldım bu söze.
Sevgili Abi, yaratıcı olmak ne güzel.Anlatımın da çok keyifliydi doğrusu.Geveze kalem haklı, orjinalinde sanatsal duran efektler; taklitte akıntılar, pıhtılar ve sair vücut sıvılarına benzemekten öteye gidemiyor demek:)))
(İkinci çocuğa üzüldüm ama cidden, yazık yavrucağa.Küçük yaşta çalışmak zorunda olduğu yetmez gibi bir de kötü bir taklitçi yüzünden geçirilen böylesi bir travma.Kimbilir neler geldi aklına.Hiç kapıya benzemiyolar, insanları doğrayan bi uzay gemisi mi burası, nereye düştüm ki???)
*Geveze kalem, bende "hep" gibi pek tuttum bu lâfı..
*Hep, insan doğrayan uzay gemisi..:)))
Yorum Gönder