Cumartesi, Ağustos 02, 2008

Ege Üniversitesi'nden bir kaç anektod..

Dün gece saat 20.00 itibârı ile, Güloş evinde..
Bitti, şükür..
Ama,
size anlatmam gereken bir kaç hikâye var.
Minik hâtırâta, güneşte elli derece sıcakta, koca memelerinin arasından çıkarttığı ıslak parayı, meşrûbat satan çocuğa vermek isteyen şalvarlı-şarpalı teyzenin fotoğrafı ile başlıyoruz..



Çocuğun parayı alırken yüzünde oluşan ifâdeyi çekemedim yalnız. Başka da resim yok zâten..
Bundan sonrası hep anlatılacak şeyler..

Operasyondan bir gün önce, annemin memelerinde nerelerin açılacağının bilinmesi için, işâretleme denen bir şey yapılması gerekiyor.
Mammografiye götürülmesi, tekrar kontrol edilmesi ve memelere gazlı kalemle çarpı atılması gerekiyor, tamam mı?
Biz, Genel Cerrâhi'deyiz, üçüncü katta.
Oturttuk annemi bi tekerlekli sandalyeye, yorulmasın diye.
Sandalyeyi kullanacak olan bir müstahdem ve genç bir doktor var yanımızda..
Müstahdem, hemşireye "Ben şimdi nereye gidiyorum?" diye sordu..
Hemşire, "Mammografi, Radyolojinin orada." diye yanıtladı.
Müstahdem "Ben bilmiyom." deyince, ben "Yürü sen.. Ben biliyorum.." dedim.
Annem, hastaneyi bilmeyen müstahdem ve elinde kocaman bir dosya ile doktor uzun koridora doğru seyirtirken, hemşire bana doğru alçak bir sesle "Doktoru da verdim yanınıza.. Eğer işaretleme için istek filân yapılması gerekirse diye.." dedi..
Üç beş adımda yetiştim tayfaya..
Öne geçtim tabi..
Takım takipte..
Yürüyoruz işte, asansörler koridorlar filân..
Doktor ânîden, "Abi ben bir şey sorcam sana ya.." dedi.
Buyruun, dedim.
"Ben" dedi, "ne için geldiğimi bilmiyorum. Sen beni neden sizinle gönderdiklerini biliyormusun?"
"Sen hakkaten doktormusun?" dedim. Altıncı sınıfı bitirmiş.. Uzmanlık sınavına giriyormuş. İntern dedikleri bunlar sanırım. Ben sorusu hakkında bir kaç komik yorum yapınca, intörn sevdi beni..
Neyse, yolu bilmeyen yardımcı ve amacını bilmeyen doktorla geldik işâret odasının kapısına..
Orada artık âşinâ olduğum, sarışın, kısa boylu, gözlüklü ve ukalânın hasosu bi görevli var, minicik bir pencerenin ardından zorla konuşabildiğimiz..
"Bekleyin.." dedi..
ve az sonra hoparlörden, anamın adını honkırdı. (Ne demek bilmiyom. Şimdi gelişti.)
Kapıya yanaştık.
Artık Mammografinin yerini öğrendiğini umduğum müstahdem arabayı içeriye doğru iterken, optik abi, "Siz giremezsiniz.." dedi, bana ve intörn'e..
"Doktor O, Doktor.." dedim ve iktirdim içeri "Girsene oğlum annemin yanında.." diye..

Neyse..
Bunlar içerde abicim..
Bende o kalabalığın arasında, oturmuşum kums.., koltuğa.. Ööle milletin konuşmalarını filân dinlerken ve isteğe bağlı mammogram çektirmek durumunda olanlara 2010'a randevu verildiğini duyarken... Boş boş bakınıyorum sağa sola..
Bir ara, tam koridora doğru arkasını dönmüş, uzun ayakkabılı ve düşük bel pantolonlu bir varoş kızının oturuşuna ve pozisyonuna takıldı gözüm..
Arkası dönük ve valla çatal meydanda..
İçimden "eh beee.. yani buraya da bu giyilir mi?" ya da "bööle oturulur mu?" diye dalgın dalgın düşünürken, kız, hani bööle filmlerde arkadan birinin baktığını filân hissederlerde ânîden dönüp gözgöze gelirler ya, işte eele.. Bi döndü.. Salîseler içinde Tak, benim gözler çatalda.. Kızın gözler bende.. Sonra gözgöze.. Neyse, kız düzeltti belini, toparlandı filân, muhtemel "Sapııııkk" diye düşünerek.. Kalktım çıktım, ana koridora.. Biraz sonra tekrar döndüm, farklı bir yere, farklı bir yöne oturdum. Zâten unutmuşum kızı, mızı, çatalı, kaşığı.. Derdimiz başımızdan aşkın..
Bir de normâlde de olsa, bir yere girdiğimde, hiç bakmam kim var kim yok diye.. Etrafla çok ilgilenmem yâni..
Neyse abisi, biraz sonra iki ön sırada belini düzeltmeye çalışırken, refleksle arkasına bakan aynı kızla yine gözgöze geldik. Çok pis baktı. ve çok absürttü harbîden. Kız nereye gitse arkasında beni görüyomuş gibi.. Valla şaşırdım ne halt yiyeceğimi..
Allah'tan annemler çıktıda, kurtuldum bu Gerginekon durumdan..
Döndük aynı takım geri..
Bu da bööle bi hikâyeydi işte..

Haa, bitirmeden..
Anneme refâkat ederken, sabah tansiyonu düşüp başı dönen teyzeme, "Biz refâkatçilerin tansiyonunu ölçmüyoruz." diye cevap vererek, çekip giden kat hemşiresini kınıyor ve kendisine "Kıçın yansın." diyorum..

4 yorum:

deepness dedi ki...

Hastanede her an herhangi bir kimseyle derdini paylaşmak zorundasın gibi yazılı olmayan ama herkesin bildiği bir kural var sanki. Yüzüne kazara baktığın insan, boş bulduğun sandalyeye oturduğunda yanındaki, burda ne işin olduğunu sorguluyor veya direkt başlıyor kendini anlatmaya.

cinar dedi ki...

Geçmiş olsun Abi. Zor bir operasyon gerçekten, acil şifalar dilerim annecine.
Gittiğiniz hastane gözümde iyic yerini şaşırdı. İnsanlıktan aciz hemşireler ve işini bilmez insanlarla dolu olmasını şaşırarak okuyorum ben de hastanede çalıştığım halde.

ABİ dedi ki...

insanımız konuşmayı seviyor, deepness..:))
bu konuda cem yılmaz'ın CMYLMZ adlı dvd'sinde, bel fıtığı bölümünde, "Aynı kaynım.." olayını seyretmeni öneririm.
Çınar, çok teşekkürler..
9 eylül'de de, katarakt yerine rahim ameliyatı yapıp aldılar kadının içini, bizden bir gün önce..
Annem ameliyata giderken "Sana da memeyi alcaz derken mutluluk çubuğu takmasınlar.." diye bi espri yaptıydım ama annem pek gülmemişti..
sevgiler.

hep dedi ki...

:)Aslında güzel espriymiş ama Teyze ameliyat stresinden gülememiştir Abi.