Çarşamba, Temmuz 02, 2008

Mustafa Balbay'ın 30.06.2008 tarihli makalesi

Cumhuriyet 30.06.2008
GÜNDEM

MUSTAFA BALBAY

The Gülen Movement!

Başlık bizim değil...

Fethullah Gülen çevresinde gerçekleştirilen uluslararası toplantıların kalıplaşmış adı; Türkçe söyleyişle Gülen Hareketi... Gülen Türkiye’den çok Amerika’ya mal olmuş bir kişilik sergilediğinden adlandırma da yakışıyor.

Örneğin, 2007 yılı ekim ayında İngiltere Lordlar Ka-marası’nın salonları bu hareketin düzenlediği toplantılara açıldı. Kaç kurum Lordlar Kamarası’nda böylesine olağanüstü ilgiyle karşılanır; okurun yorumuna bırakalım.

Gülen’le ilgili gelişmeler hızlı seyrediyor. Yargıtay’ın kararı genel anlamda bilinenin ilanıydı. Gülen’in silahlı terör örgütü çerçevesinde yargılanmasının temeli yoktu. Olayın asıl boyutu ABD’de seyrediyor...

Gülen, Türkiye’ye geliş koşullarının kolaylaştığı şu günlerde, ABD’de kalış koşullarını güçlendirmeye çalışıyor. Yeşil Kart almak için yaptığı başvuru reddedildi. Savcının Gülen’le ilgili dile getirdiği kuşkular ilginç; insanın Amerikan savcısı iyi bir Cumhuriyet okuru mu, diyesi geliyor!

***

Gülen, ABD’de kalış zeminini güçlendirmek için “iş, bilim, sanat, eğitim ve spor alanında olağanüstü yetenekli” kişilere verilen oturma ve çalışma izni almak istedi. Mahkeme şu yanıtı verdi:

“Bu alanlardan biri hakkında olağanüstü yeteneğini belgeleyememiştir!”

Gülen’in çevresindekiler hemen şöyle bir tümce ürettiler:

“Kendileri, dini hoşgörüyü eğitim kurumlarına sokma metotları geliştirmiştir..”

Mahkeme sordu:

“Nedir bu metotlar?”

Buna verilen yanıt da tatmin edici olmadı... Bütün bunların üstüne savcı demez mi:

“Gülen’in olağanüstü büyük maddi gücü var. Bu güce erişmede CIA ile ilişkilerinin rolü olabilir!”

Gülen hareketinin CIA ile bağlantısı var mı yok mu sorusu, şöyle bir soru kadar abes:

Mayoyla denize giren kişi ıslanır mı?

Bu soruya Gülen mantığıyla yanıt vermek için önce şu sorunun yanıtlanması gerekir:

Deniz ıslak mıdır?

Gülen’in 1990’lı yılların başından itibaren hızla büyümesinin temel etkeni şöyle özetlenebilir:

ABD, yıkılan Sovyetler Birliği’nin ardından Orta Asya’yı kendi nüfuzu altına almak için Gülen’i taşeron olarak kullandı. Her şey bu temelin üstüne oturtuldu.

***

Geçen hafta ABD’den gelen haberler ilk bakışta kafa karıştırıcı nitelikteydi...

1997’den beri ABD’de yaşayan Gülen’le igili Amerikan makamlarının kafasında neden ani soru işaretleri oluşmuş gibi bir hava veriliyor?

Beş şık sıralayalım:

A- ABD, Gülen’i Orta Asya’da yeterince kullandı. Zamanla gerçek kimliği açığa çıktı. Rusya, Özbekistan Gülen okullarını kapattı. ABD, Gülen’in son kullanma tarihinin dolduğunu düşünüyor.

B- ABD, Gülen’in yeni dönemde Afrika’da kullanılmasını planlıyor. Bu süreçte tüm iplerin kendi elinde olmasını sağlamak için oturma iznini sallantıda bırakıyor. Kendisine bağlı Gülen’i daha da bağımlı kulluğa çekiyor.

C- Türkiye’nin iç dengelerini dikkate alıyor. Önümüzdeki dönemin nasıl sonuçlanacağını kestiremediği için Gülen’e karşı daha ortada bir duruş sergiliyor.

D- AKP’nin kapatılması davası sonrasında Gülen hareketi nasıl bir tavır sergileyecek? Bu konuda netleşmiş bir anlaşma olmadığı için ABD, Gülen’e “çizgimizden çıkarsan çizeriz” mesajı veriyor.

E- Hepsi.

Gülen, ABD’den gelir-gelmez ayrı konu. Biz Türkiye’dekilere seslenelim:

Kendinize gelin!

ankcum@cumhuriyet.com.tr

Hiç yorum yok: