Cuma, Temmuz 11, 2008

Belgesel gibi

Her şey aynen şöyle gelişti. Evimiz bittikten sonra oturma raporu için vergi dairesine harç yatırmaya gitmiştim. Oradaki memur oturma raporu aldıktan sonra bir yıl içersinde tapuda cins değişikliği yapmam gerektiğini yoksa ödediğim harç kadar ceza ödemek durumunda kalabileceğimi bana anlattı. Neyse, biz eve yerleşince ilk günlerin heyecanı ile bu işleri unuttuk ama baktık ki zaman çok çabuk geçiyor, geçen Perşembe bu işi yapmaya karar verdik. Kendimi her türlü bürokratik engel, kişisel kaprise hazırladım ve söz verdim asla kızmak, sinirlenmek yok. Sabah 8:45 Çeşme Tapu dairesine gittim. Ne iş için geldiğimi söyleyince yan taraftan havale işlemi yapmam söylendi. Yan taraf 45cm. kadar bir yan taraf ama gelin görünki memur henüz gelmemiş. Abi 9:20 de söylene söylene geldi belli ki bir şeye kızmış. Kendine gelmesini bekledim havalemi yaptırdım. Diğer servise geçip evraklarımı verdim bu arada memur çok şaşırdı çünkü hiç eksik evrağım yokmuş. Bana bir yazı hazırlayacağını benimde bu yazı ile Vergi Dairesine gidip borcu yoktur cevabı almam gerektiğini söyledi. Yazıyı ne zaman alırım deyince BEKLE dedi. Ne kadar bekleyeceğimi bilmeden beklemeye başladım. Önce şahsi telefonlarını bitirdi, klimayla oynadı, pencereyi açtı kapattı ve diğer memurlarla Fenerbahçenin yeni antrenörünü yaşının problem çıkartıp çıkartmayacağı konusun irdeledi sonra toplam 4 satırdan oluşan yazıyı elime tutuşturdu. Vergi dairesine gittiğimde memur 1 yıl önce ödediğim makbuzun yanımda olup olmadığını sordu evet dedim burada, çok iyi olmasaydı işin zordu dedi. Bilgisayardan print edilmiş bir makbuzun olmaması durumda neden işim zor, kayıtlardan bulunmaz mıydı diye sordum. Alaycı bir tavırla güldü siz bu işler bu kadar kolay mı zannediyorsunuz dedi. Çayından bir yudum aldı, krakerini ısırdı kafasını sallaya sallaya şimdi yukarı çık bunun havalesini yaptır dedi. Çıktık yukarı yaptırdık havaleyi indik aşağı verdim evrağı, kağıdın üzerine imza paraf arası bir yaptı, tekrar yukarı yolladı beni bu kez kayıt için. Memurun yanına geldiğimde çayını bitirmiş ekranda bir şey yapıyordu. Ekranı görmedim ama mouse tıklama hızına bakılırsa oyun oynadığı muhakkaktı. Dosyayı elimden aldı BEKLE dedi, 20 dk. sonra bana Tapunun istediği yazıyı verdi, Müdüre imzalat tekrar bana getir dedi ama gösterdiği oda boştu, içeride kimse yok deyince arkadaşları burada Çeşme Kalesine gittiler gelir şimdi dedi. Yok mu başka çaresi diye sordum yardımcısını bulursan şansını dene bazen imzalıyor bazen imzalamıyor dedi. Fırladım çıkarken yakaladım anlattım derdimi ver imzalayayım dedi, ama önce git mühür bassınlar sonra gel bekliyorum burada çabuk ol acelem var dedi. Neyse imza işini bitirdim. Tekrar yukarı havale servisine gittiğimde orada bir memur bana kayıtta yaptır istersen çünkü bir daha yollarlar buraya deyip bir kez yukarı çıkmaktan kurtardı gerçi aşağıdaki abi kızdı o demeden kayıt yaptırdım diye ama fazla uzatmadı. Elimde Vergi Dairesinden borcu yoktur yazısı ile tapuya döndüm, aynı memuru bulmak vakit aldı çünkü kadastroya yollamış onu Tapu Müdürü, bekledim. Memur gelince bana 110 ytl lik bir tahakkuk fişi verdi bunu Vakıflar Bankasına yatır gel dedi. Koştuk bankaya neyse boştu 5-10 dakikada bitti iş, geri geldim verdim ödediğime dair makbuzu. O da bana müdüre imzalatmam için evraklar silsilesi verdi. Ne yalan söyleyeyim bitti iş galiba diye düşünmeye başlamıştım. İmzalar tamamlandı aynı memur bana ne dedi... Tahmin etmeniz mümkün değil, şimdi aynı Vakıflar Bankasına 3,80 YTL daha yatırın bu fişle sonra bana gelin. Olaya bilimsel yaklaşmaya söz vermesem uygun bir cinnet anıydı. Gittik yatırdık geri geldim tamam mı artık deyince şimdi bekleyin arşivden kontrol edeceğiz. Sonra yeni tapunuzu vereceğiz dedi. Tüm bu araştırma 1 saat 15 dakika sürdü. Sonunda Tapuyu almak için Müdürün yanına gittiğimde sordum neden bu kadar uzuyor bu işler diye. Bana ne dedi biliyor musunuz ? Bakın aynı gün işleminiz bitmiş bu ender olan bir şey bunu kimseye söylemeyin sonra herkes işinin aynı gün bitmesini ister.
Çok şey söyleyebilirim bu olayın üzerine ama söylemeyeceğim çünkü tüm bu yaşadıklarım bana Çeşme deki tüm devlet memurlarının Kuantum Fiziğine göre yaşadığını, zaman ve mekan kavramına başka açıdan baktıklarını öğretti.

5 yorum:

gülçin dedi ki...

abi, hayırlı olsun. bir maceradan daha sağ salim ve fıttırmadan çıktığın için tebrik ederim. evet, devlet dairelerinde hayat başka türlü-zaman kavramı başka bence de. yıllar önce ben de trabzon tapu dairesinde benzer bir kriz yaşamıştım. tapu dairesinin içine bir ziraat bankası açmışlar, tek işi harçları almak. harç yatırmaya gittim ki efendim ramazanmış da iftara gitmişler adamlar kapatıp. "nasıl olur, yukarıda hala çalışıyorlar, burasının işi onların yaptıklarını tamamlamak değil mi, nassı ya" diye oralarda kalmıştım. işim de pazartesi gününe kalmıştı bunun yüzünden. tekrar tebrik ederim, aynı gün bitti ha, valla bunu duyurma bence.yoksa herkes böyle insanca muamele bekler filan. mazallah anarşi çıkar.

sevgiler.

ABİ dedi ki...

Önce Sevgili Gülçin, teşekkürler ama Jubelum adına..
Yazının sahıbısı men değilem..
İkinci teşekkür Jubelum'a..
Çok özletiyosun kendini..
Sanırım ben dayanamazdım..
İkinize de sevgiler..

egemavisi dedi ki...

Geçmiş olsun mu diyeyim hayırlı olsun mu bilemedim. Siz işe yarayanı alırsınız.
Devlet memuru olmaya çalışıyorum bir yandan. Şimdi nasıl olacak, anlamış değilim. Memur olursam kurumda anarşi çıkarabilirim her an. :)

B dedi ki...

Hepimizin başına en az bir defa gelmiştir. Benim de kısa süren bir memuriyetim olmuştu. Ancak bunları yaşamadım. Tapu dairesi çok para dönen bir yer. Ve zamanla yozlaşmış. Örn: Hacz edilen bina için açık artırma yapılır. Daireler artırmada birbir dağıtılır. Ama kazananın Artırma memuruna cukka borcu vardır gibi bissürü örnek verilebilir.

Neyse, gelelim daire'de ordan oraya dolaşma meselesine. Evet bir yandan televizyon izleyip iş yapanlar, bir elinde loto kağıdı, diğer elinde resmi evrak dolaşanlar vardır. Bunlar kültürel özelliklerimiz. Değişmez. Ama oda oda dolaşıp imza peşinde koşmak değiştirilebilir. Bu durum kanunlardan kaynaklanıyor. Ast üste güvenmediğinden bir de onun onayını arıyor. Ast'ta bir altına imzalatıyor. Yani herkeste sorumluluğu yayma telaşı var.

Ama gelişmeler de var. Mesela artık kamu kurumlarında, başta yöneticilere olmak üzere, yetki delegasyonu eğitimleri veriliyor. Bunun hizmetleri kolaylaştıracağı düşünülebilir. Ancak bunlar henüz yasal değişikliklerle desteklenmiyor. Bu konularda yapılacak düzenlemeler devletin üniter yapısıyla da çelişebileceğinden öncelikli olarak statik hale gelmiş Güneydoğu sorunu gibi konuları hızla çözüp, mesela sol'da yeni bir açılımla, sadece bu iktidardan kurtulmak için değil, devlet-vatandaş arasındaki güveni tesis edecek düzenlemelerin yolu açılmalı. Yoksa her iktidara gelen, var olan düzeni kendi lehinde kullanmaya devam eder. İşte bir tapu dairesiyle bürokrasideki genel durum bu kadar yakından ilişkili bence.
Kar topunun yuvarlanarak büyümesi maalesef işleri rayından çıkartmadı. Her şey normalmiş gibi işler devam ediyor.

Vladimir dedi ki...

BU devlet işlerinin bir kenarına kurulmuş memurlar kaprislidir öyle iş falan beğenmezler, iş olduğunda yapmak istemezler, aldıkları ücreti beğenmezler, vatandaşın başlarına iş açmasın ıistemezler, otursun çay içsin, örgü örsün, onu bunu azarlarsın, en önemsiz ve bsait işi teferruatlı, karmakarışık işin içinde çıkılamaz hale getirsin isterler. Havada su döver gibi en basit meseleyi uzatır da uzatırlar saatlerce yorumlarlar, masadan masaya yollar, geri geldiğinizde hatırlamazlar. Bir kişinin kazara işi rast gidecek olsa ona bile sinir olurlar iş bitti diye. Birvatandaşı yolladıklarında keyifleri yerinde ya da mecburiyet hisleri baskın çıktıysa “evet sıradaki” derler. Bu laf çok gıcık eder beni çünkü nemrut devlet memuru sözüdür, vara yoğa derler, anlamını bilen varsa allah rızası için beri gelsin. Bu memurların en kötüsü ise "evet sıradaki" diye çağırıp, her sırası gelen vatandaşa “bugün git yarın gel” diyerek bir gün yokuşa süren, ertesi gün çıkmaz ayın son çarşambasına ötelerken, örgü örüp, sakız patlatan, sakızı patlatıcem derken yandaki memura laf yetiştiren, lafı yetiştireceğim derken, elindeki örgünün motifini allah günah yazmasın maymuna benzeten, türkan şoray kirpiği motifi yapayım derken, göz çıkartan bu duruma sinirlenip, tekrardan "evet sıradaki" diyen memur tipidir.

Çeşme tapusunda yetmiş yaşındaki bir kadını “senin babanın adı neden moiz çok saçma” deyip azarlayan ve ardından gülen görevlileri gözümle gördüm, kulağımla duydum. Kadın da o an fil koptu yetmiş yaşındaki kadın gidip seksen panter gücünde bir başka varlık ortama düştü o dakikaya kadar bin dereden su getirenler kadının işini bitiriverdiler. Tabi sinirlenmesine anlam verememişlerdi. Sonra “evet sıradaki” dendi. Sıra bana geldi gerisini hatırlamak istemiyorum. Olay boyunca sabrını üst seviyede koruduğun için tebrik ediyorum sadece.

Bir dokun bin ah işit demişler benimkisi de o misal bir oku bin söyle oldu.