Cumartesi, Mayıs 31, 2008

HAYAL KIRIKLIĞI

"Filmlerin ustasıyım, şapkasının hastasıyım." diyerek vizyona girdiğinin ertesi günü izlediğim Indiana Jones serisinin dördüncüsünden keyif almadım.
Almadım işte.

Bu fikrimi kime söylesem, "Harrison çok mu yaşlanmış?" diye sordu. Yaşlanmış ama o değil nedeni..
Nicholas Cage'in de son zamanlarda yaptığı iki adet "National Treasure"larla bu tip filmlerdeki, kayıp bir hazineyi ya da uygarlığı veya bir kitabı arama konusu, bu arama sırasında artık iyice sıradanlaşan tuzaklar veya yerliler, hemen her filmin sonunda aranan şeyin saklı olduğu mekâna girilmesi ve oranın sallanarak yıkılması ve suyla dolması, finâlde ise kahramanımızın yanındaki kızla kurtulması şişirdi beni.
Gerçek şu ki; Spielberg ve Lucas ikilisinden, serinin sonu olduğunu tahmin ettiğim bu filmde, çok daha yaratıcı fikirler ummuştum.

Filmden aklımda kalan bir kaç şey;

"Hayatın artık bize birşeyler vermeyi bırakıp geri almaya başladığı yaşlara geldik.." sözü..

Finâlde, Indi'nin oğlunun yerdeki şapkayı alması, kafasına takmayı düşünürken ve tabîki bizlere de "Aaa.. Devam filmleri çekilecek ve Jones jr.'ı artık bu çocuk oynayacak.." diye düşündürürken, Harrison Ford'un şapkasını alarak, takması ve kapıdan çıkıp gitmesi..

Başka da birşey yok.. Bence tabi.

Bende 2009'da vizyona gireceği söylenen Spielberg filmi Tenten'i beklerim, n'apiim.

1 yorum:

7.oda dedi ki...

bi de bana öykü dedi ki filmden çıkınca:
annneeeee sen asla bu filmi izlememelisinnnnnnnnn
neden kızım
çünkü adam örümcek ağlarını böyle çıplak elleriyle elliyooo
(örümcek fobim var da)
öykü haklı
asla izlememeliyim filmi :)