Pazartesi, Nisan 28, 2008

Goodmorning Vietnam..

Sevgili kardeşim, Rehav@, Legro, İrlandalı, Tuzluk.

Ben pek mecbur kalmadıkça kimseye ne karşı yazı yazmak ne de donk diye çakmak isterim.
Haklısın. Geçen hafta beni aradın. Üstelik bir cumartesi gecesi hayli geç bir saatte aradın. Sanıyorum saat 21.30-22.00 civarlarındaydı.
Ben, benden 15 yaş büyük, çok eski bir dostumla muhabbeti kucağa çekmiş, elimde rakı kadehi, sessizliğin ortasında, arada bir duyulan ağaçkakan tıkırtıları ve inek mö'lemeleri arasında bir mangal başındayken duydum özlediğim sesini..
"Bu saatte neden arar beni ki?" diye kendi kendime sorarken sıralayıverdin Türkekırgın rahatsızlığını ve nedenlerini.. Şaşırdım gerçekten.

Senden en az on-on beş yaş büyük olduğum ve yanımda olan kişinin de senden en az otuz sene daha fazla yaşamış olduğu çabucak dönüverince kafamda, O'na olan saygımdan ve seninde beni o saatte arayıp, "Müsaitmisin?" diye bile sormadan, Türkekırgın ve Berceste arasındaki atışmalardan son derece rahatsız olduğunu anlatmanı müteakkip, "Tamam. Ben konuşurum O'nunla" diyerek kapattım ve bitirdim konuşmayı. Ve gerçek şudur ki, yapmak istemememe rağmen o saatte benden yaşı hayli küçük olan Türkekırgın'ı arayıp "N'oldu blogda?" diye sordum. Çünkü, bir insanı saat 22.00 de arayarak "Ne yazdın?/ Ne yazmış?/Ne yanıt verdin?" gibi şeyleri sormaktan ben çekinirim.

Berceste, Türkekırgın'ın bu blogda bir yazar olmasını umursamayarak, Öpme Beni başlıklı yazının yorumlarında, c-box'ta ve şu an tam hatırlamadığım ve hakîkaten çok ta önemsemediğim bazı yazılarda, O'nunla tartışmaya girmiş ve sonunda Türkekırgın'ın hem çok açık ve dobra, hem de agresif denebilecek yanıtları ile karşılaşmış idi.

Burada hem senin hem de Berceste'nin unuttuğu yada görmezden geldiği şey şu idi;
Burada bulunan tüm yazarlar ( Dikkat: Yazarlar.) yazdıkları ile biri ve/veya birilerini rahatsız edecek olurlar ise bunu ONLAR'a hatırlatacak kişinin ben, Abi olduğudur.
Su Kabağı'nı 25,
Jubelum'u 20,
Türkekırgın'ı 30 yıldır fizîken tanıyorum.
Espresso ve Andelib'i fizîken tanımasam da bir güven ortamı oluşmuş ki burada yazıyorlar.
Ha, yarın birisi hakîkaten çok abuk bir yazı yazsa, bende O'nunla yaptığım özel söyleşide derdimi anlatamazsam, "Ben istediğim gibi yazarım." derse yazarlığı biter.
Kimseyi savunmak bana düşmez. Ne seni ona, ne onu sana. Gerekmez.
Tıpkı seninde Berceste'yi savunmanın gereksizliği gibi.
Berceste, eğer Türkekırgın ile kelime oyununa giriyorsa bunun sonucuna katlanır. Ya da Türkekırgın katlanır. Bu onların satrancı..
Sen ne alâka yâni?
Ne giriyon ki bu mevzuya?
Birisi Fetullah'ı, türbanı sevmiyo, diğeri "sen Fetullah'tan, türbandan bir zarar mı gördün?" diyo..
Hiç bire bir muhabbetinin olmadığı bir kişiden, hele seninle hiçbir diyaloğu olmamış birisinden,
hele hele benim bloğumun yazarı olan birisinden, ve en önemlisi benim evimde, benim bloğumun c-box'ında "herif" diye bahsetmen hakikaten uygun mu?

Pire/Yorgan/Gemi konusunda sana diyeceğim pek bişi yok.
Neyi istersen yak.
Hattâ Sezen'i seversin sen, Beni yak, kendini yak, herşeyi yak..

Ben kendi adıma şunu söylerim;
Sayfama kim girmiş, kim çıkmış diye izleyen birisi değilim.
Sen, eğer izliyorsan, benim seni okuduğumu bileceksin.
Ya da belki, Seninle fiziksel ve Berceste ile sanal dostluğumuzun olduğu şu âlem vâsıtası ile yarın İstanbul'a yolum düştüğünde ararım seni.
Meselâ açmazsın telefonunu..
Canın sağolsun.
En azından benim gemileri bu kadar kolay yakmadığımı anlarsın o gün.

Sağlık ve sevgiyle kalın ikinizde.

Bercy'e selam.