Perşembe, Mart 27, 2008

'Peygamber'e bir soru'

Metin Münir'in yazısı

http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=509985&AuthorID=57&Date=27.03.2008

Financial Times’ın hafta sonu ekindeki kitap sayfalarında yazarlarla yapılan kısa bir soru cevap sütunu var.
“Nerede yazmak hoşunuza gider, yemekte yanınıza hangi ünlü kişi otursun isterdiniz, en çok ne sizi korkutur, kendinizle ilgili neyi değiştirmek isterdiniz” gibi sorular sorulur genellikle.
Geçen haftaki sohbetin konuğu Norveçli kadın yazar Asne Seierstad idi. Mesleği gazetecilik olan Seierstad 2004’te yayımlanan Kabul Kitapçısı adlı kitabıyla uluslararası üne kavuştu.
Ona sorulan sorulardan bir şu idi: “Bir ruh çağırma seansında kimin ruhunu çağırmak isterdiniz?”
“Peygamber Muhammed’in ruhunu” diye cevap verdi Seierstad. “Ona türbanla ilgili ne düşündüğünü sorardım.”
Seierstad’a ulaşabilsem, “Neden Peygamber, neden bu soru?” diye sorardım ama ulaşabileceğimi sanmıyorum. Bu, zaten, pek o kadar muamma da değil, muhtemelen. Nüfusu Müslüman olan ülkelerde savaşın ve çatışmaların insan yüzü ile ilgilenen Batılı bir kadının neden Müslüman kadınların tesettüre girdiğini veya sokulduğunu merak etmesi, belki de, doğal.
Ben de merak ediyorum. Tesettür gerçekten şart mı? Yoksa dişi cinselliğinden korkan erkeklerin Kuran’ı işlerine geldiği gibi tefsir ederek kadınlar için seçtiği bir kıyafet mi?

Geri gelip bunları görseydi
Seierstad’ın cevabı düşüncelere dalmama neden oldu.
Belki de peygamberlerin çağında yaşamadığımız için şanssızız. Musa’nın, İsa’nın, Muhammed’in ağzından çıkanları saf haliyle bilmiyoruz. Başkaları tarafından nakledildiği şekliyle, kötü tercümeleriyle, başkaları tarafından yapılan eklemeleriyle onlara mal edilen cümlelerin önemli bir bölümü onlara ait olmayabilir.
Peygamber dünyaya dönse ve aklımızı karıştıran soruları açıklığa kavuştursa ne kadar iyi olurdu.
Aynı anda “dindar” ve rüşvetçi olanlar hakkında ne düşündüğünü kendi ağzından duymayı çok isterdim.
Neden bu kadar gerisiniz, neden Hıristiyanlar her şeyde sizden ileri, diye sorar mıydı? Neden despotların zulmü altında inlemeyi kabul ediyorsunuz? Neden ahlaksızlık yaparken “camide miyiz?” diye soruyorsunuz, ahlak sadece camide mi geçerli? Neden sahte peygamberlerin peşinden koşuyorsunuz? Neden masum gençleri patlayıcılarla donatıp ölüme yolluyorsunuz?
Ben bilim Çin’de de olsa arayın dedim, siz hurafelerle uğraşıyorsunuz, der miydi? Zorunlu din dersi koyuyorsunuz ama diskleksiya (okuma yazma) sorunu olan on binlerce çocuğun ve ailelerinin acısına sırtınızı döndünüz, der miydi?
Ama ben ne geri gelsin ne de sorulara cevap versin isterim. Çünkü Müslümanların içinde bulunduğu durumu görmenin azabını yaşamamalı.
Bu azabı biz, kendi ülkemizde, onun yerine yaşamıyor muyuz?

1 yorum:

7.oda dedi ki...

kelimelerine sağlık !!