Çarşamba, Ocak 09, 2008

Bir Varyag geçti, var mıdır yok mudur, Varyok mudur belli değil

Vaziyetler, ortamlar neydi o aralar:

2001 yılında ABD'den yeni dönmüştüm. Bir yandan 2001 ekonomik krizi tüm şiddetiyle iş imkanlarını yok etmişti, hala ediyor, diğer yandan ikiz kulelerin altında kalan dinci radikalizmin üzerime çöken ezikliği ile pusulayı şaşırmış vaziyette İstanbul'da biraderin yanında kalırken karşılaştım Varyagla.

Aslında "iyi ki ikiz kulelere saldırı sırasında New York'ta değildim" diyordum. Orada kalan, özellikle ortadoğulu yabancıların, sözde "demokrasi ve özgürlükler ülkesi"nde ne gibi haksız uygulamalara maruz kaldıklarını basından, internetten takip ediyordum. Siyasal islama kaymaya ramak kalmış ülkeye gelmiştim. Koalisyon iktidarının son çırpınışları hissediliyordu. Ben ABD'den hiç haz etmediğimden dönmüştüm, 11 Eylül'den 3 ay önce, ama bu olay benim gibi Ortadoğu'nun laik insanlarının önünü tıkamıştı. Bir daha ne Amerika'da ne Avrupa'da rahat yaşayabilecektim. Çünkü Ortadoğu'dan gelen artık zanlı muamelesi görüyordu. Türkiye'den gelmek yeterli idi. Yok "ben laik kesimin adamıyım, radikal olan onlar" gibi açıklamalar ne Amerikalıyı ne Avrupalıyı kesiyordu. İşin acı tarafı, bu konularda daha dengeli olan Avrupa bile kademe kademe ABD yanında saf tutacaktı. Özellikle benim için o sıralar neydi Türkiye desen: 1999 Marmara depremi üzerine ekonomik kriz gelmiş, iş yok, ABD'ye dönmek istemiyorum, Avrupa yolu kapalı. E kayıtdışı yollar desen; onlarla işim olmaz. Dönsem toplumsal baskı, şiddet, aşağılama her şeye maruz kalabilirim. Türkiye'de sıkışıp kalmışım. Türkiye desen, burada ayrı bir toplumsal baskı mekanizması işliyordu: "Maço, dan-dun, hırt kültür"e yeniden alışma zorunluluğu vardı tepemde giyotinin sivri bıçağı gibi bekleyen. Tüm zorluklarına rağmen yeniden uyum sağladım(sayılır). Ama bu Varyag olayı üzerine temiz bir yıl daha işsiz kalmışımdır.


(Ben de ordaydım hesabı)

İşte İstanbul boğazından geçerken gördüğüm Varyag, o sıralar içinde bulunduğum o kasvetli, iç bunaltıcı durumun aynası gibiydi. Dümensiz, motorsuz, nereye çekersen oraya gidecekti. Eyvallah diyecekti.


(Şöyle daha dikkatli bakarsanız, bissürü tip yanına varmak için denize açılmış. Töredendir. Her zamanki halimiz:)

Nerden geldin nereye gidiyordun Ey Varyok:

Bu gemiyi gördüğümde ortada bir teknoloji transferi olduğu belli idi. Tamamen boşaltılmış, paslı ama bir fikir veren. Ukrayna'ya Sovyet Rusya'dan miras kalan geminin, 2 yıl önce yeniden Çin Egemenliğine geçen eski Portekiz sömürgesi Macau'da kumarhane olması düşünülüyordu. Çin Halk Cumhuriyeti gemiyi satın almıştı. Ama sonraları bu gemi'nin Çin'in deniz kuvvetlerini geliştirmek için alındığı anlaşıldı. Belli ki ilk anda ABD ve Tayvan'ın tepkisini aşmak için kumarhane hikayesi uydurulmuştu. En çok da Macaulular gaza gelmişti. O kadar tepki göstermişlerdi bu işe boşu boşuna. Neyse tüm diğer ülkelere geçmiş olsun. Çin'in yeni uçak gemisi hayırlı ve uğurlu olsun.

Sonuç bir var bir yok:

Çinli devlet adamlarının ne kadar iyi diplomat oldukları, Batı'daki uluslararası ilişkiler yayınlarında pek yer almaz. Ama artık yer alsa iyi olur. Türk diplomatlardan bahsetmiyorum zaten. Onların gemisi dümensiz ve motorsuz. Römorkör kiminse, kılavuz nereye çekerse, oraya gideceğiz onlarla...eli mahkum...bir var bir yok.

Şimdi benim için Türkiye desen: Bir yandan yine kıstırılmışlık duygusu devam ediyor. Ama diğer yandan bana iş ve barınak sağladığı için minnettarım. Ama kültür, gelenek ve göreneklerine aceyip kılım. Ama yine de minnetarım şeklinde ikilemlerle devam ediyoruz.

Çin a nay yavrum,
Çin a Çin a nay. (Hopa çin a kısmına girmiyorum :)

2 yorum:

B dedi ki...

Resmi Tarabya sahilinden çekmiştim. Geminin adını o anda koymuştum Varyok! :))

hep dedi ki...

Her yönüyle çok güzel bir yazı olmuş bu Turky..Edebiyat eleştirmeni değilim ama varyagdan hareketle ne çok şeye değinmişsin,kendi iç dünyandan tut da ulusal-uluslararası politikaya kadar,hiç rahatsız etmeden,hissettirmeden.Geçişler çok güzel,varyagınki kadar olmasa da:)Kalemine sağlık..Kutlarım..Çok severek okudum..