Perşembe, Kasım 15, 2007

Tüccarlar savaşamazlar.

İçinde olduğunuz topluluk, kötü yönetim ya da kişisel kompleksler sonucunda ikiye ayrıldığında taraf olmak zorunda kalırsınız.
Siz de, ikiye ya da daha fazla gruplara bölünen bu oluşumlardan birinde yer almak durumunda olursunuz.
Taraflar hiç bir zaman eşit kuvvette olmazlar. Yönetim zaafı ile gelen bu sorunun kuvvetli tarafı ilk anda yine yönetim gibi durur. Topluluğun üst bölümündeki yöneticiler, sırça kulelerde, dokunulmazlık zırhına bürünerek, aşağıdaki kaynamayı bastırmaya çalışırlar.
Bu baskı, çoğu zaman ters tepki verir.
Aşağıdaki zayıf grup giderek çoğalmaya, kuvvetlenmeye başlar.
Bunu hazmedemeyen baskın taraf, daha çok konuşmaya, daha çok hata yapmaya başlar.

Sonuçta, ortaya çıkan, ama sıcak ama soğuk, bir savaştır.

İşte bu savaşta, en belirleyici etken, ayrılmış grupların içerisindeki insanların hayatları ve yaşamları ile ilgili dünya görüşleridir.
Hangi grubun içinde daha fazla tüccar varsa o grup kaybeder.
Ve hangi grubun içerisinde erdemi, onuru, şerefi için savaş veren var ise, o grup kazanır.
Belki uzun vâdede.
Ama mutlakâ.

Târihin babası Herodot'a ait olan bu söz aklıma getirdi bunları.



Siz, kendi kişisel ilişkileriniz, çıkarlarınız adına, net olarak gördüğünüz çarpıklık ve sorunları söyleyemez olursunuz. Savaşamazsınız.
Gece yattığınızda, aslında karşı tarafın haklı olduğunu düşünürsünüz. Ama, kuvvetin, gücün yanında olmak, ona yalakalık yapmak durumundasınızdır. Savaşamazsınız.
Bu düşünce benliğinizi yiyip, bitirir. Güçsüzleşirsiniz. Savaşamazsınız.
Doğrular, Şeref, Onur, Haysiyet, Hak, Adâlet kalmaz sizin için..
Savaşamazsınız.

Tüccarlar Savaşamazlar.

Olsa olsa, belki, târihe geçerler.
Hangi yönü ile..
Onu bilemeyiz..
Orhan Veli'nin dediği gibi;
Onu da (edebiyat) tarihçiler(i) bulsun..

Hiç yorum yok: