Koko...
6 Eylül 1984, bir bayram sabahı...
İstanbul'dan İzmir'e geldi... Karşıyaka'daki evine bıraktı çantasını... Dışarı çıktı...
Hat boyu diye bilinen yerden yürüyerek şimdiki Girne caddesine geldi... Sola, deniz tarafına döndü... İnşaatlar yeni yeni dikilmeğe başlanmıştı... Birisini gözüne kestirdi...
Ortalıkta kimse yok... İnsanlar ya camiden yeni dönmüşler, ya da yeni kalkmışlar, bayramlaşıyorlar. Bir inşaatın dördüncü katına çıktı ve hiç düşünmeden bıraktı kendini boşluğa...
Reklamı sevmezdi hiç... O yüzden daha tenha ve sessiz olan arka tarafta yapmıştı bu işi...
Ayılıp ölmediğini farketti. Sürünerek, henüz döşemesi tamamlanmamış beton merdivenlerden beşinci ve son kata çıktı bu kez... Balkonların yeni takılmış demirlerine tutunarak, tekrarladı eylemini... Ve bu kez başardı...
26 yaşını sürüyordu. Enka'da bilgisayar programcılığı/elektronik konusunda çok başarılı bir kariyere dümen tutmuştu.
Yazılacak o kadar çok şey var ki, O'nunla ilgili...
"Yazmak yok artık... Bundan sonra eylem var..." satırının altının çizilmiş olduğunu görmüştüm, çok sevdiği kitapta, Üsküdar'daki evinde, odasını toplarken... Martı sesleri Ezan seslerine karışmıştı.
“Bir insan kendisini herhangi bir tutkuya ne kadar kaptırırsa kendi başlarına kişisel niteliği olmayan olaylar ona o ölçüde acı vermeye başlar.”
1 yorum:
Yaşamına son vermesine bir sürü anlam yüklendi..
Her biri tek tek doğru, ya da hepsi birlikte doğru olabilir.
Ya da hepsi yanlış olabilir.
O'nunla ilgili bunları merak etmedim.
Amma, o dönemlerde oniki-onüç saat olan otobüs yolcuğunda, eylem öncesi kendi kendine kaldığı o son 15-20 saat içerisinde,
ne düşündüğünü, neler düşündüğünü, merak etmedim demek, büyük yalan benim için.
Bir akşam Bayraklı'da Tantalos'a gelmişti. Rakı içiyorduk.
"Size bişi sorcam." dedi.
Ayağa kalktı, parmaklarıyla havada etrafına bir daire çizdi ve göbek atmaya başladı..
Kimseden bir cevap gelmeyince kendi yanıtladı, sorusunu..
"Kendi çapında eğlenen adam.."
Bu O'nunla son rakı içişimizdi.
Yorum Gönder