Cuma, Eylül 29, 2006
Zaman geçsin diye dua edilir mi?
Pazartesi, Eylül 25, 2006
Dostum Return 2'ya..
Cumartesi, Eylül 23, 2006
OMERTA
Ancak Faşist Mussollini başa geçtiğinde, bu feodal yapıyı ve derebeylikleri bitirmeyi planlıyor. Kendine göre çeşitli ince oyunlarla bu ailelerin işini bitirmeye çalışıyor ama ne mümkün.. Bu planların işlemediğini görünce de geriye kalan tek çareye başvuruyor. "Vurdurmak..Yok etmek.."
Çok sayıda asker ve polisten oluşan yüzlerce kişiyi adaya göndererek, kurunun yanında yaşta yanar hesabı ile, ada halkının bir bölümünü katlettiriyor.
Sonunda ilk bakışta bu işlerin kökü kazınmış gibi görünmesine rağmen, hayatta kalan adalıların bilinç altında devlet ve yönetime karşı çok büyük bir nefret oluşuyor.
Halk faşist ve zalim devlet yönetimine karşı güvenini yitiriyor.
Bu yüzden, kendisine yapılan bir haksızlığın, evine giren hırsızın, kızına zorla sahip olan adamın, oğlunu öldüren bir köylünün cezasının verilmesini devletten isteyemiyor. Ve bunu sessizce kendi içlerinde, yine kendi kurallarıyla hallediyorlar.
İşte, devleti ve faşist yönetimi reddederek, sessiz kalma ve kendi işini sessizce bitirmenin adı; OMERTA..
diye anlatır bunu, "Baba" romanlarının yazarı Mario Puzo, kitaplarında.
-pioneer-
Bu çocuk askerde şu an…Annesine bi mektup yollamış..Annesi de açtı telefon,okudu baştan sona bu mektubu annemle bana…
Paylaşasım geldi..
“29.07.2006”
“İnsanların beni rafa kaldırdığını düşünmek sıkıyor canımı.. ve ardından ister istemez acaba diyor insan, acaba benim raf ömrüm ne kadar? Ne zaman oradan çıkarılıp atılırım? Evet, uzakta olmanın kaderi bu olsa gerek. Sadece bir umut çarpmasını sağlıyor yüreğimin.. Sevenler diyorum.. Sevenler seni hiç rafa kaldırmaz ki..
Askerlik son hızıyla beni sıkmaya devam etse de monotonluğun getirdiği alışılmışlık duygusu ite kaka devam etmemi sağlıyor. Öğrendiklerimi koynumda saklamaya ve bu yoz ortamda o yakaladığım değerleri kaybetmemeye çalışıyorum. Çünkü bu edinimler sivil hayattaki el fenerim. Bu yaşanan sıkıntılar boşuna olmamalı. Sivil hayata döndüğümde karşıma çıkan sorunları ancak burada geçirdiğim günlerle kıyaslayıp, çözümler üretebilirim.
Değerini anlamakta bazen zorlandığım ve belki de farkında olmadığım, içimde varolan ve geçmişten kalma kırıntılarla yüzleşmek, onları süpürüp bir kenara atmak ve asıl içimde olanları ortaya çıkarmak…İşte benim için askerlik bu…
Şu anda yakınımda olmayan ama yüreğinde bana yer açan, beni düşünüp “acaba nasıldır?” diyen kaç kişi vardır? İşte asıl olan onları bulup, onlar için varolmak ve bundan sonraki hayatımda o insanları yanımda tutmak için çaba sarfetmek.. benim ilk hedefim bu.. Ne kadar az yalnız kalabilirsem kalayım. Yalnız kalabildiğim ve kendimi dinleyebildiğim o muhteşem anlarda çıkarabildiğim sonuçlar ve önüme hayata dair koyabildiğim hedefler bunlar..
Bunca yolu gelmek, bu kıyafetler, bu gördüklerim.. Onca geçen zamanı da eklersek benden çok şeyler aldı. Ama inanıyorum ki aldığından daha fazlasını da kattı.
Buranın bir demirbaşı olma hissi kaplasa da içimi, her defa diyorum ki dönüş günü gelecek.
Yılmaz Erdoğan’ın da dediği gibi “ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk yolunu koşacağım, çünkü sonunda annem olucam, babam kokucam sonunda..”
Ne olursa olsun unutmayın
“Bir gün gelecek,bir gün kalacak.”
Sizleri çok SEVİYORUM”
Yaşadığın her andan bir şey çıkarmak, düşünmek, yorumlamak ve sonuca varmak..
Hepimizin yapması gerekmiyor mu sizce de??
Hep kabak, hep kabak, bi yere kadar... :)
Cuma, Eylül 22, 2006
Pazar, Eylül 17, 2006
Agresiflikten Mülayimliğe..
Yeminler ve Takma Dişler
Pazartesi, Eylül 11, 2006
Şiir dinleyen kaptan..
Şansımıza küselim derken, yat limanının en sonunda dış görünümü pek bakımlı olmayan bir tekneye takılıyor gözlerimiz.
Teknenin iskeleye bakan tarafına asılmış üzeri yazılı bir çok mukavva var. Ben yazıları okuyunca düşünmeden “Tamam.” diyorum. “Budur.”
Yine de fiyatı soruyoruz... Kaptan, utana sıkıla “150” diyor.
Ertesi gün İmdat Kaptan, eşi Yıldız, kızları Türkü ve oğulları Ozan bizlere unutamayacağımız bir gezi yaşatıyorlar.
İmdat, Marmaris'in koylarını sadece iş çıktığı zaman gezen bir kaptan değil. Hiç iş olmasa bile, gidiyor... Karısı ve çocukları ile koylardaki çöpleri, plastik şişeleri ve naylonları temizliyorlar.
Eğer bir gün yolunuz Marmaris’e düşerse, ve canınız günübirlik bir tur çekerse, daha doğrusu rakı-mangal yaparken şiir de dinlemek isterseniz, yat limanının Netsel Marina’ya en yakın olan tarafında bulacaksınız, İmdat’ın teknesini.
Zaten gözünüzden kaçmasına olanak yok.
Karadeniz’li bu aileyle tanışmanızı ve hayat hikayelerini dinlemenizi kesinlikle öneririm.
Onlar güzel İnsanlar.