Kızın adını unuttum.. Fatoş gibi bir şeydi galiba. Ben 10 yaşlarımdaydım. O ise üj bej sene önce doğmuştu benden. Kızlar daha çabuk serpildiği için bayağı bi genç kız gibiydi. Memeleri, endamı filan.. İyiydi. Biz üçüncü katta, onlar bir üstümüzde, çatı katında oturuyorlardı. Daha doğrusu Fatoş'lar(?) üst katımıza misafir olarak gelmişlerdi. Evin esas çocuklarının teyze kızı gibi filan olmalı.
Bir gün merdivenlerde, "Öpsene beni!" dedi bana. Ana..
Bana söyledi bunu ya.. Bana.. Sanırım bayağı bi koyu mor olmuşumdur. Kaçarak uzaklaştım yanından, olanca bekaretimle.
On dakika sonra üst kat komşumuz bilmemne teyze merdivenlerden takada tukada inerek, anneme "Senin oğlan bana orospu demiş." diye bir iddiada bulundu. Hayır, kendisini hiç tanımam. Ayrıca o sıralarda orospuluğun ne anlama geldiğini bile doğru dürüst bilmiyorum. Bir araba sopa yedim, annemden. Bi yandan, ağlayarak tokatları savuşturmaya, beri yandan haksız yere yapılan bu suçlamanın nedenini bulmaya çalışıyordum.
Üzerinden neredeyse kırk yıl geçti.
Benzer bir şey yaşıyorum şu sıralarda..
Bu kez tokatları savuşturmaya çalışırken gözyaşı yok artık. Ama şu bir gerçek ki; dağlanıyor yüreği insanın.
Yapmadığın bir şey yüzünden suçlu zannedilmek.
Filmlerdeki gibi.
Hani zaman gittikçe daralır ve sen eninde sonunda ulaşacaksındır gerçeğe.
Orada birisi ya da birileri vardır, bu oyunu kuran ve göbeğini kaşıyarak seyreden.
Bi de, komşuya senden daha çok inandığı için, sana dayak atan annen vardır, bu oyunda.
O'nun ya da Onların durumu daha da içler acısıdır, hatta en kötüsüdür aslında.
Emin değildir(ler), bunu kimin yaptığından ama bir günah keçisi bulunması gerekmektedir.
Yıllar geçtiğinde anlaşılıyor, aslında Fatoş'un bunu ne amaçla yaptığı.
Ama ne Fatoş, ne bilmemne teyze, ne haksız yere yediğin dayak, ne de annenin sana inanmaması unutulmuyor işte.
Üzerinden kırk yıl da geçse..Unutulmuyor.
Yalnız, göbeğini kaşıyanın/kaşıyanların da unutmaması gereken bi şey var.
Bekaretimi kaybedeli çok uzun zaman oldu.
Bu defa, öperim!